tag:blogger.com,1999:blog-64368729877152138232023-11-15T05:16:41.971-08:00Tıp Merkezi, Sağlık tıp, Tıp merkezleri, Gebze sağlık tıp, Gebze tıp merkezi, KadınTıp Merkezitipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.comBlogger32125tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-77141224231785337712008-12-29T06:51:00.000-08:002008-12-29T09:16:42.791-08:00TIP merkezinde yenilikler!<b><br />Tıp Merkezi Sağlık Bilgileri</b><br /><br><br /><center><br /><script type="text/javascript"><!--<br />google_ad_client = "pub-0335119767718578";<br />/* 300x250, oluşturulma 29.12.2008 */<br />google_ad_slot = "2394665461";<br />google_ad_width = 300;<br />google_ad_height = 250;<br />//--><br /></script><br /><script type="text/javascript"<br />src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js"><br /></script></center>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-13675467668200806142008-12-29T00:58:00.001-08:002008-12-29T00:58:40.815-08:00Grip Mevsimi<div style="text-align: center; font-family: arial;"> <img src="http://www.saglikmerkez.com/resimler/grip-hasta.jpg" alt="Grip" title="Grip" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px; width: 290px; height: 140px;" width="290" height="140" /> </div> <br /> <p style="font-family: arial;"> </p> <p style="font-family: arial;"> Grip mevsimi ülkemizde geç döneme doğru sarkıyor. Son yıllarda grip Türkiye’de artık Kasım ve Aralık aylarında değil, Ocak, Şubat ve Mart aylarında tepe noktasına ulaşıyor. Bu yıl da Ocak ayının ikinci yarısında patlama var. </p> <b style="font-family: arial;">Grip nedir? Nasıl korunmak gerekir?<br /></b><br /><span style="font-family: arial;"> Yaygın bir şekilde “nezle” olarak adlandırılan aslında nezleden çok farklı seyri olan grip, A ve B tipi grip virüslerin neden olduğu, insandan insana kolayca geçen viral bir hastalıktır. </span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Hastalığın belirtileri ani başlayan , baş ağrısı, kas ağrıları, öksürük ateş/üşüme ve yorgunluk/zayıflık hissidir. </span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Grip her yıl toplam nüfusun yüzde 5’i ile yüzde 15’ini etkilemektedir. </span><br /><span style="font-family: arial;"> Grip her 10-50 yılda bir, grip A virüsünün yeni ve farklı bir alt tipi ile dünya çapında ciddi salgınlara neden olabilir. </span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Grip hastalığına yakalanmış olan kişiler mümkün olduğunca başkalarıyla yakın temastan kaçınmalıdır. </span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Ellerin yıkanması gibi temel hijyen kurallarına uyulmalıdır. </span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Yüksek risk gruplarındaki kişiler (yaşlılar, kalp ve akciğer hastalıkları gibi kronik rahatsızlıkları olan kişiler, bağışıklık sorunu taşıyanlar) gribe karşı koruyucu aşı yaptırmalıdır. </span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Enfeksiyonu önlemek, semptomların ciddiyetini ve süresini azaltmak için ulusal protokollere göre uygulanan antiviral ilaçlar da alınabilecek diğer önlemler arasındadır. </span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Grip konusunda toplumların bilinçlendirilmesiyle herhangi bir salgın ihtimali öncesinde uzman doktorlara başvurma oranı ciddi ölçüde artırılabilir ve grip mevsimi boyunca iş kayıpları önlenebilir </span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-40519875428781676282008-12-29T00:57:00.001-08:002008-12-29T00:57:50.668-08:00Bilinmeyen Hastalıklar<div style="font-family: arial;" align="left"> <div style="text-align: center;"> <img src="http://www.saglikmerkez.com/resimler/006.jpg" alt="Hastalıklar" title="Hastalıklar" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px; width: 53px; height: 80px;" width="53" height="80" /> </div><br />Dünya üzerinde kaynağı belli ya da belli olmayan çok sayıda hastalık var. Küresel düzeyde, salgın hastalıklarla mücadeleye aktarılan paranın miktarı da yüksek boyutlarda. Ölümcül hastalıkların çoğu aslında önlenebiliyor. Ancak, gelişmekte olan ve üçüncü dünya ülkelerinde kurbanlar çoğunlukla çocuklar.<br />Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) hazırladığı raporlarda yıllık ölüm oranı en yüksek hastalıkların başında, 4.4 milyon ölümle akut solunum yolu enfeksiyonları geliyor. Bunu 3.1 milyon ölümle kolera, tifo, dizanteri gibi diyare hastalıkları izliyor. Üçüncü sırada ise 3.1 milyon ölümle verem geliyor.<br />WHO'nun patlak veren salgınlarla ilgili haber teşkilatı, dünya genelinde tehdit unsuru olağandışı salgınlar konusunda uyarılarda bulunuyor. Bunlardan önemlilerini inceleyelim. 2002 Ocak ayında Gabon ve Kongo Cumhuriyeti'nde Ebola virüsü salgını yaşandı. Öncekinde 26 vaka ve 23 ölüm yaşanmışken, sonraki salgında 16 vaka ve 11 ölüm görüldü. Şubatta, Hindistan köylerinde veba baş gösterdi. Gabon'daki ebola vakalarının sayısı 57'ye ulaştı.<br /></div> <p style="font-family: arial;"> <b>1- Alveoler hydatid (Alveolar Hydatid Disease - AHD)<br /></b>Tilki, kır kurdu ve köpeklerde bulunan mikroskobik tenya (Echinococcus multilocularis) larvalarının enfeksiyonundan kaynaklanıyor. İnsanlarda enfeksiyon nadir görülse de, tedavi edilmediği taktirde ölümcül olabiliyor. Karaciğer, akciğer ve beyinde parazit tümörlerinin gelişmesine yol açıyor. AHD, çoğunluğu kuzey bölgeleri olmak üzere dünyada yaygın şekilde görülüyor. Orta Avrupa, Kuzey Amerika, Çin ve Japonya'da vakalara rastlandı. AHD, topraktan hastalığın bulaştığı bitki ve meyvelerin toplanması ya da yine topraktan bu paraziti alan evcil hayvanlardan yayılıyor. </p> <p style="font-family: arial;"> <b>2- Blastomycosis</b><br />Grip gibi ateş, titreme ve ağrılarla başlıyor. Ancak, ABD ve Afrika'nın belirli bölgelerinde görülen bu mantar hastalığı, deride yaralara ve prostat, kemik, hatta beyinde iltihaplanmalara yol açıyor. Kurbanlarının yüzde 5'ini öldürüyor; ancak, dünya genelinde hastalığın kaç kişide bulunduğu bilinmiyor. Hastalık kirli toprakla taşınıyor. Dolayısıyla kurbanlarının çoğunu çiftçiler, kampçılar ve orman işçileri oluşturuyor. </p> <p style="font-family: arial;"> <b>3- Çin karaciğer paraziti<br /></b>Bu küçük parazitin Latince'deki adı Clonorchis sinensis... Çoğunlukla Japonya, Kore, Çin, Tayvan, Vietnam'da görülüyor ve bu bölgede 30 milyon insana bulaşmış durumda. Parazit, çiğ ya da iyi pişmemiş balık yoluyla taşınıyor ve karaciğer içindeki salgı kanallarına yerleşiyor. Hiçbir hastalık belirtisi göstermeden yıllarca bulunduğu bölgede barınıyor; ancak, karaciğere zarar veriyor. Bu hasar, ölüme yol açabiliyor. </p> <p style="font-family: arial;"> <b>4- Parazit takıntısı<br /></b>Bu bir akıl hastalığı... Kişi, derisinin altında bakteri, parazit ya da böceklerin yaşadığını düşünüyor ve bu duyguyu zihninden atamıyor. Kökeni psikolojik olsa da, verem ya da frengi gibi fiziksel hastalıklar sonrasında kişide belirebiliyor. Hastalar, çoğunlukla derilerini yüzerek ya da kimyasal maddelerle bu hayal ürünü organizmaları vücutlarından dışarı atmaya çalışıyorlar. Bıçak ya da cımbızla kendilerini yaralayanların oranı bir hayli yüksek. </p> <br /> <table style="font-family: arial;" width="100%" border="0" cellpadding="2" cellspacing="2"> <tbody> <tr> <td> <div class="newsbody"> <p> <b>5- Doğu at ensefaliti (Eastern Equine Encephalitis)<br /> </b>Bu hastalığın ana sorumlusu sivrisinekler... Kuzey Amerika, Orta ve Güney Amerika, Karayibler'de, öldürücü virüsü (literatürde doğu at ensefaliti virüsü olarak geçiyor) atlara ve insanlara bulaştırıyorlar. 1964'ten günümüze 153 resmi onaylı vaka görülmüş. Pek çok insanda hafif grip belirtileri gösterse de, kimilerinde merkezi sinir sistemini etkiliyor. Bu vakaların yüzde 50'sinde kişi ölüyor, geri kalanında ise ciddi beyin hasarları görülüyor. </p> <p> <b>6- Filariasis (Lenfatik)</b><br /> Asya, Afrika, Batı Pasifik, Orta ve Güney Amerika'nın tropik veya yarı tropik bölgelerinde, 73 ayrı ülkede 120 milyon kişiyi etkisi altına alan sivrisinek kökenli bir hastalık. Küçük kurtlar, böceğin ısırmasıyla taşınıyor ve bu yolla vücudun lenf sistemine sızarak orada büyüyor. Öldürücü değil, fakat böbrekler ve lenf sistemine hasar veriyor, strese yol açıyor, kol ve bacaklarda şişkinlik meydana getiriyor. </p> <p> <b>7- Ruam (Glanders)</b><br /> Enfeksiyon, Burkholeria mallei adı verilen bakteriden kaynaklanıyor. 1940'lı yıllardan günümüze kadar ABD'de görülmedi. Buna rağmen, hâlâ Asya, Ortadoğu ve Güney Amerika ülkelerinde rastlanıyor. Biyolojik savaşta kullanılabilecek alternatif bakteriler arasında adı geçiyor. Hastalık at, eşek veya köpekten bulaşıyor. Deride ve akciğerde cerahatli enfeksiyonlara yol açıyor. Kana bulaştığı taktirde 7-10 günde öldürüyor. </p> <p> <b>8- Histoplasmosis<br /> </b>Latince adı Histoplasma capsulatum olan mantarın yol açtığı ölümcül hastalık. Genelde kurbanın ciğerlerini sararak, vereme benzer bir hastalık yaratıyor. Mantar, toprakta ya da kuş, yarasa dışkısının bulaştığı yerlerde gelişiyor. Vücuda, mantar sporlarının solunması ya da yutulmasıyla geçiyor. Dünyanın her noktasında bulunabiliyor. Sadece ABD'de yapılan araştırmalar 50 milyon kişiye bulaştığını gösteriyor. </p> <p> <b>9- İdiopatik fibrosis (IPF)</b><br /> Ciğerde iltihap ve yaralarla sonuçlanan hastalığın nedeni ve her yıl kaç kişiyi etkilediği tam olarak bilinmiyor. Ancak, erkeklerde ve kadınlarda eşit olarak görülüyor. Genellikle 40-70 yaş arasında baş gösteriyor, teşhisin konmasından sonra hayat süresi 4-6 yıl kabul ediliyor. Kuru öksürük ve nefes alma zorluğuyla ortaya çıkıyor. Süreç içinde akciğer, oluşan yaralar nedeniyle çalışamaz hale geliyor ve hasta ölüyor. </p> <p> <b>10- Japon ensefaliti</b><br /> Kesinlikle tehlikeli bir başka beyin hastalığı. Asya'da her yıl 30.000-50.000 kişiyi pençesine alıyor. Yine sivrisinek yoluyla taşınıyor. Pek çok kişide belirtiler fark edilmiyor. Bazılarında ise nöbet, felç, koma ve ölüme yol açıyor. Yakalananların yüzde 30'u için ölüm kaçınılmaz. Avustralya'nın belirli bölümlerinde ya da Asya ülkelerinde uzun süre yaşanması halinde hastalığa yakalanmak olası. Ancak, bu hastalığın aşısı var. </p> <p> <b>11- Kernicterus</b><br /> Sarılıkla doğan bebeklerde bu hastalık gelişebiliyor ve beyin hasar görüyor. Yeni doğan bebeklerde sarılık çok yaygın ve çoğunlukla kendiliğinden geçiyor. Ancak, kimi vakalarda, derinin sararmasına neden olan ve bilüribin adı verilen kan kimyasalı çok fazla üretiliyor, bu da beyne zarar veriyor. Duyma yokluğu, görme sorunları, hatta zekâ geriliği ortaya çıkabiliyor. Daha çok Doğu Asya ve Akdeniz'deki doğumlarda yaşanıyor. </p> <p> <b>12- Lymphocytic choriomeningitis (LCM)</b><br /> LCM olarak adlandırılan viral hastalık, fare dışkısıyla bulaşıyor, çoğu zaman öldürücü değil. Ancak, menenjite çok benzeyen hiç de hoş olmayan belirtiler gösteriyor. Hafif grip belirtileriyle başlayıp, sonrasında zihinsel bozukluklara, hatta felce neden oluyor. Hamile kadınlarda düşüğe, doğacak çocukta zekâ geriliğine yol açıyor. Kemirgenlerle içli dışlı çalışan laboratuvar görevlileri en riskli grupta yer alıyorlar. Hastalıkla ilgili resmi kayıtlar bulunmadığından, hasta profili bilinmiyor. </p> </div> </td> </tr> </tbody> </table> <br /> <table style="font-family: arial;" width="100%" border="0" cellpadding="2" cellspacing="2"> <tbody> <tr> <td> <div class="newsbody"> <p> <b>13- Marburg virüs hastalığı</b><br /> Marburg hemoroidli ateşi (MHF) olarak da adlandırılıyor. Ebola virüsü de dahil, birçok virüsün yol açtığı çok bulaşıcı ve ölümcül bir hastalık. Maymunlar aracılığıyla taşındığı belirtilse de, virüsün kesin rotası henüz gizemini koruyor. Çoğunlukla Afrika'da görülmekle birlikte, ilk tanışma 1967'de Almanya'da, sonra da Yugoslavya'da yaşandı. Belirtiler ateş ve titremeyle başlıyor, ardından ağrı ve ishal geliyor. Son olarak çok büyük bir hemoroid (basur) oluşuyor, organ zarar görmeye başlıyor. Marburg, kurbanlarının yüzde 25'ini öldürüyor. </p> <p> <b>14- Naegleria<br /> </b>Tüm dünyada yaygın bir amip türü olan naegleria, toprağı, durgun ve ılık suyu çok seviyor. Bulaşma riski yüksek değil, ancak, dalma ya da yüzme sırasında burun yoluyla vücuda sızabiliyor. Bu durumda baş ağrısı, ateş ve bitkinliğe yol açıyor. Ancak, ciddi vakalarda nöbetlere ve sanrılara neden olabiliyor, hatta 7-10 gün içinde öldürebiliyor. Hastalık, sıcak ve kurumuş su alanlarında etkisini daha fazla gösteriyor. </p> <p> <b>15- Olfaktör nöroblastoma</b><br /> Nadir rastlanan bu kanser türünde kötü huylu tümör, burun ve sinüslerde yerleşiyor ve ağır ağır gelişiyor. Damak, göz çukurları ve hatta beyne yayılabiliyor. Belirtiler burunda tıkanıklık hissi, sinüste ağrı ve gözlerin ön tarafa doğru çıkıklığını ifade eden proptoz şeklinde kendini gösteriyor. Tümör, normal yollarla, ameliyat ve kemoterapi ile tedavi edilebiliyor. Ancak, cerrahi müdahaleden 10 yıllar sonra tekrar ortaya çıkabiliyor. </p> <p> <b>16- Psittacosis (papağan humması)<br /> </b>Bir diğer adı Chlamydia olan bu hastalıktan chlamydia psittaci bakterisi sorumlu. Amerika'da yapılan araştırmalarda, yılda 50 vakanın görüldüğü belirtiliyor. Kuş salgılarının solunumu yoluyla bulaşıyor. Evcil hayvan satan dükkân sahipleri, kuş besleyenler ile veterinerler birincil kurbanları. Tüm kuşlar taşıyıcı olsa da, kümes hayvanları, küçük ve tepeli papağanlar gibi insanlarla en çok ilişki içinde olan kuş türlerinden geçiyor. Erken tanı konmazsa, ileri derecede zatürreeye yol açıyor ve öldürücü olabiliyor. </p> <p> <b>17- Q humması</b><br /> Sığır, koyun ve keçi gibi Coxiella burnetii bakterisini taşıyan hayvanlar, Q hummasının baş sorumlusu. Çok ağır ilerleyen hastalık, kişiye bulaştıktan sonra 20 yıl gibi uzun bir sürede etkisini hissettiriyor. Bulaşan kişilerin yaklaşık yüzde 50'si hastalığa yakalanıyor. Grip benzeri hastalıklarda görülen belirtiler ve kilo kaybı çok tipik. Bazı durumlarda zatürreeye neden oluyor ve bu durumda ölümcül. Dayanıksız kişilerde ise etkisini 2-3 haftada hissettiriyor. </p> <p> <b>18- Retinoblastoma</b><br /> Küçük çocukların gözlerinde tümör geliştiren kanser türü... Retinoblastoma her yıl İngiltere'de 50, ABD'de 350 çocukta görülüyor. Retinada gelişen tümör, vakaların yüzde 75'inde tek gözü, yüzde 25'inde ise her iki gözü de etkiliyor. Büyük çoğunlukta, hastalığın aileden geçtiğine ilişkin bir bilgi yok. Gözbebeği ilginç bir şekil alıyor ve ışığı kedi gözü gibi yansıtıyor ya da gözün kısılmasına neden oluyor. Görüşü etkiliyor. Bazı vakalarda iyileşme söz konusu. </p> </div> </td> </tr> </tbody> </table> <br /> <div style="font-family: arial;" class="newsbody"> <p> <b>19- Sporotrichosis</b><br />Tüm dünyada rastlanabilen bu mantar enfeksiyonu, en belirgin şekilde tarım çalışanlarını etkiliyor. Dikenli otlar, saman balyaları ya da sfagnum yosunuyla haşır neşir olanlarda sık görülüyor. Mantar, vücuda derideki küçük kesikler yoluyla sızıyor. Önce küçük, ağrısız şişlikler baş gösteriyor. Sonrasında gelişiyor ve su yanığı şeklinde yayılarak geç iyileşen yaralar açılıyor. Nadir vakalarda enfeksiyon akciğere, eklemlere ya da merkezi sinir sistemine atlıyor. Ancak bu durum, genellikle bağışıklık sisteminde sorun görülen kişilerde yaşanıyor. </p> <p> <b>20- Usher sendromu</b><br />Kalıtsal duyma özürlülerin yüzde 10'unda görülen kalıtsal bir hastalık. Bu, gece körlüğü ya da çevresel görüş kaybı gibi görme bozukluklarına da neden oluyor. Görmede yavaş yavaş ve dereceli gelişen bozulmayı tanımlayan retinis pigmentosa hastalığının bir bölümünü oluşturuyor. Günümüzde herhangi bir tedavisi yok. </p> <p> <b>21- Vulnificus<br /></b>Bu bakteri hastalığı, bozulmuş deniz ürünlerinden ya da açık yara yoluyla deniz suyundan bulaşıyor. Dünya çapında hastalığa ilişkin resmi bir kayıt yok. Yapılan araştırmalara göre, daha önce sağlık sorunları yaşamış kişilerin hastalığa yakalanma olasılığı, yaşamayanlara oranla yüzde 80 daha fazla. Sağlıklı kişilerde kısa süreli karın ağrıları görülürken, diğerlerinde deride bozulmalar, hatta ölümcül kan enfeksiyonlarına rastlanıyor. </p> <p> <b>22- Tularemia</b><br />Biyolojik savaşta kullanılabilecek bir diğer korkutucu bakteri... Enfeksiyon için sadece çok azı bile yeterli. Bit, kene yoluyla geçiyor ve ABD'de her yıl 200 kişiye bulaşıyor. Deri ülserine, lenf bezlerinde şişliğe, boğaz ağrısına, ağız ülseri, hatta zatürreeye yol açıyor. Tedavi edilmeyen vakaların yüzde 40'ında ölümcül etkisi var. Avrupa ve Kuzey Amerika'da oldukça yaygın... </p> <p> <b>23- Wilson hastalığı</b><br />Dünya genelinde, görülme olasılığı 30.000'de 1 olan genetik bir hastalık. Hem karaciğer hem de lentiküler çekirdekte bozulmayı ifade eden bir hastalık. Yediğimiz besinlerin çoğunda bulunan, hayati önem taşıyan demir ve bakıra aşırı duyarlılık yaratıyor. Wilson hastalığına yakalananlar, gerekli bakırı normal yollarla alamadıkları için, bakır karaciğerde ve beyinde yapılmaya başlıyor. Bu da hepatit ve psikiyatrik bozukluklara neden oluyor. Bu bozukluklar içinde en çok görüleni, adam öldürmeye yatkınlık şeklinde gelişiyor. 100 kişiden biri bu geni taşıyor. </p> <p> <b>24- Xeroderma pigmentosum<br /></b>Bir başka kalıtsal hastalık. Kızılötesi radyasyona, özellikle de güneş ışığına aşırı tepki şeklinde ortaya çıkıyor. Güneş ışığına maruz kalan cilt su topluyor, en çok karşılaşılan vaka ise cilt kanseri. Bu nedenle hastaların kesinlikle vücutlarını güneşten korumaları gerekli. Dünya üzerinde sadece 1.000 vaka var. </p> <p> <b>25- Yersinia<br /></b>Çiğ domuz eti yoluyla geçen bakteriyel hastalık. Çoğunlukla küçük çocuklarda meydana geliyor, ancak daha büyük çocuklar ve yetişkinler de risk taşıyor. Yersinia'da karnın sağ tarafında ağrı geliştiğinden, belirtileri çoğunlukla apandisit ile karıştırılıyor. Yüksek ateş ve kanlı ishal görülüyor. </p> <p> <b>26- Zollinger-Ellison sendromu</b><br />Pankreas, onikiparmak bağırsağı ve midede ülser ve tümöre yol açan nadir bir hastalık. Kalıtsal, genetik bir rahatsızlık olduğu düşünülüyor. Belirtileri ülserle hemen hemen aynı: midede ağrı ve yanma, ishal, kilo kaybı. Ancak, ağrı çok daha şiddetli gelişiyor ve açılan yaralar daha geç kapanıyor. Bazı vakalarda midenin alınması gerekebiliyor. </p> <p> Kaynak: Focus </p> </div>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-14745997709725950252008-12-29T00:56:00.000-08:002008-12-29T00:57:12.542-08:00Çok Sms Gönderenler Dikkat<div style="text-align: center; font-family: arial;"> <img src="http://www.saglikmerkez.com/resimler/telefon-bilgisayar.jpg" alt="Sms" title="Sms" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px; width: 290px; height: 140px;" width="290" height="140" /> </div> <div style="font-family: arial;" align="left"><br /></div> <div style="font-family: arial;" align="left"> Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktor Mehmet Beşir Türkmen, cep telefonuyla çok sık mesaj yazmanın el parmaklarında iltihaplanmaya yol açabileceğini söyleyerek uyarılarda bulundu. </div> <p style="font-family: arial;"> Cep telefonuyla mesajlaşmanın özellikle gençler ve öğrenciler arasında yaygın olduğunu belirten Dr. Türkmen, fazla mesaj yazanlar, ev temizliğini çok sık yapan titiz ev hanımları, sekreterler ve bilgisayar kullanıcılarının el parmaklarında iltihaplanmalar görülebildiğini söyledi. Kasların kemiğe yapışma yerinin tendon olarak adlandırıldığını ve tendonu saran bir kılıf olduğunu belirten Dr. Türkmen, “Tendon bu kılıf içinde hareket eder. Tenosinovit (SMS Hastalığı), tendon kılıfının iltihabıdır. </p> <p style="font-family: arial;"> Cep telefonu ile çok sık SMS yazanlar, öğrenciler, temizliği çok seven aşırı titiz kadınlar, bilgisayar kullanıcıları ve sekreterler de bu hastalığa çok sık rastlanır” diye konuştu. </p> <p style="font-family: arial;"><br />Türkmen, el parmaklarının çok sık kullanılmaması ile hastalığın tedavi edilebileceğini belirterek, “Hasta, parmaklarını çok sık kullanmamalı, cep telefonu ile çok sık SMS yazılmamalı. Cep telefonundaki bozuk tuşlar değiştirilmeli ve mesaj yazmak için baş parmak zorlanmamalı. 10 gün süreyle el ve parmaklar istirahate alınmalı. Tedaviden bir sonuç alınamazsa el baş parmağına kortizon iğnesi yapılır. Medikal tedavi yetersiz kalırsa cerrahi ameliyat teknikleri kullanılarak tendon gevşetme yöntemleri uygulanabilir” dedi. </p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-79100009508788028352008-12-29T00:54:00.000-08:002008-12-29T00:56:20.991-08:00Böbrek Nakli<p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Böbrek Nakli;</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">1. Canlı vericiden (Yakın ve uzak akraba, eş)</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">2. 2. Kadavradan</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">olmak üzere iki kaynaktan yapılır.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Transplantasyon sonrası böbrek fonksiyonlarının hemen yerine gelmesi nedeniyle tüm fizik ve psikolojik bozukluklar düzelir. Ancak, takılan böbreğin vücutca reddi (Rejeksiyon) gibi ciddi bir sorunu da vardır.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Gerekli şartlara uyulmazsa rejeksiyon, transplante böbrek için her zaman bir tehlikedir.</span></span> </p><p><b><span style="font-family:Tahoma;"><span style="color:#cc6600;"><span style="font-size:-1;">Genel Bilgiler</span></span></span></b> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Aralarında kan bağı olanlarda yapılan böbrek nakli çok kez alıcıda iyi uyum gösterir. Alıcı ve vericinin çok iyi incelenmesi bu başarıyı artırmaktadır. Bu nedenle canlıdan yapılan nakillerin başarı oranı daha fazladır. Son yıllarda tedaviye eklenen yeni ilaçlar kadavradan yapılan nakillerin de başarı oranını artırmıştır. İlaç tedavisi ile düşmeyen tansiyon, iltihap kaynağı olan böbrekler varsa bunlar transplantasyondan 3 4 hafta önce ameliyatla çıkarılır.</span></span> </p><p><b><span style="font-family:Tahoma;"><span style="color:#cc6600;"><span style="font-size:-1;">BÖBREK TRANSPLANTASYONU</span></span></span></b> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Son evre böbrek yetmezliğinin en uygun tedavi şekli böbrek transplantasyonudur.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Böbrek transplantasyonunda iki organ kaynağı vardır.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">1. Canlı verici</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">2- Kadavra</span></span> </p><p><b><span style="font-family:Tahoma;"><span style="color:#990000;"><span style="font-size:-1;">Canlı Vericiler</span></span></span></b> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">1. Derecede akrabalar (Anne, baba, kardeş ve çocuklar)</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">2. 2. Derecede akrabalar (Hala, amca, dayı, teyze) ve akraba olmayan uygun vericiler (B5 gibi) dir</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;"><b><span style="color:#990000;">Kadavra Verici : </span></b>Beyin ölümü olan sistemik bir enfeksiyon ve kanser vb. olmayan kişilerdir</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Kadavra ve canlı vericilerde A-B-0 kan grubu uyumu ve doku ila negatif crossmatch (Rh Faktörü önemli değildir) uyumu gerekir.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Canlı vericilerde, 1 ve 2 antigen uyumsuzluğu (Mismatch) varsa vericiler kabul edilebilir.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Kadavrada ise HLA B ve DR den birer antigen uyumu ile negatif Crossmatch yeterli uyum sayılır.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Transplantasyon öncesi alıcı ve vericilerin tüm tetkikleri tamamlanıp, böbrek transplantasyonunun yapılmasına karar verildiğinde alıcı ve verici hastaneye yatırılır Ameliyattan üç gün önce alıcının bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara başlanır ve hasta izole edilir. (Tek başına bir odaya alınır)</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Ameliyatta, böbrek, hastanın kasık bölgesine takılır.</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">(Arter, atardamar, Ven-toplardamar) bağlantıları bölgedeki damarlara yapılır, Üreter denen idrar kan ağızlaştırılır</span></span> </p><p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Ameliyat sonrası tüm yaşam süresince devam edecek bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla tedavi devam eder. Hasta ameliyat sonrası 2-3 hafta hastanede yatar, taburcu edildikten sonra periyodik kontrollere gelir.</span></span> </p><p><b><span style="font-family:Tahoma;"><span style="color:#cc6600;"><span style="font-size:-1;">BÖBREK NAKLİ YAPILAN HASTALAR İÇİN ACİL SORUNLAR KLAVUZU</span></span></span></b> </p><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">Böbrek nakli olduğunuz üniteyi günün her saatinde arayabilirsiniz. Transplant koordinatörü size yapmanız gereken her şeyi açıklayacaktır.</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">r</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">1. Ateşiniz yükselirse</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">2. İlaçlarınızı karıştırır ve dozlarını unutursanız</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">3. Kısa zamanda aşırı kilo alırsanız (Her gün tartılmanız gereklidir. Bu vücudunuzda aşırı sıvı biriktiğini, idrarla atamadığınızı gösterir)</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">4. Tansiyonunuz aşırı yükselirse (150/90 ı geçerse)</span></span> <br /><span style="font-family:Tahoma;"><span style="font-size:-1;">5. Nefes almada zorluk, sıkışma hissi, kanlı köpüklü balgam, karın ağrısı, kusma, ishal, kanlı idrar ve idrar miktarında Azalma olması durumunda derhal ameliyat olduğunuz kliniği arayınız</span></span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-82733073991123286172008-12-29T00:52:00.000-08:002008-12-29T00:54:27.432-08:00KALIN BARSAK (KOLON) -REKTUM VE ANÜS HASTALIKLARI<p align="center"><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><b><span style="color: rgb(0, 102, 153);font-family:Arial,Helvetica;font-size:100%;" >KALIN BARSAK (KOLON) -REKTUM VE ANÜS HASTALIKLARI </span></b></span></span></span></p> <p align="left"> <span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><img src="http://www.tip2000.com/tedavi/kolon-rektum/images/1.gif" width="180" align="left" border="0" height="214" />Kalın Barsak (Kolon), Rektum ve Anüs (Makat) sindirim sistemimizin İnce Barsaklardan sonra gelen kısımlarıdır. Kalınbarsak ortalama 1,5 m uzunluğundadır. Karın içerisinde ters dönmüş <b> U</b> harfi şeklinde karnın sağ alt tarafından kör barsak (çekum ) ile başlar ve yukarı doğru çıkar (çıkan kolon ) karaciğer altından keskin bir dönüşle karnı yatay olarak (transvers kolon) geçer Sol üst köşede yerleşen dalağın altına geldiğinde yine keskin bir dönüş yaparak sol taraftan aşağıya doğru yönelir (inen kolon ). İnenkolon, sigmoid kolon denilen kolonun son kısmı ile Rektumla birleşir. <b> Rektum,</b> Kalın barsağın genişlemesi sonucu oluşan ortalama 15 cm uzunluğunda olup sindirim sistemimizin son kısmıdır. Anüsle dışarı açılır.</span> </span></span></p><p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" > Kolon ve Rektum hastalıkları, hafif şiddette rahatsızlıklardan, hayatı tehdit edici durumlara kadar ilerleyen rahatsızlıklara neden olabilir. Bu hastalıklarda erken teşhis ve tedavi çoğu kez hayat kurtarıcı olabilmektedir. Ne var ki hastaların çoğu bilgi eksikliği, ihmal, utanma gibi nedenlerden dolayı hekime geç başvurmaktadır.</span></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style="color: rgb(255, 0, 0);font-family:Arial;font-size:85%;" ><b>KOLO-REKTAL HASTALIKLARIN GENEL BELİRTİLERİ NELERDİR ?</b></span></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" > Anüsden ( Makattan ) KAN gelmesi ( taze-kırmızı veya durmuş-siyah kan şeklinde olabilir ), Büyük abdest yapmada (defekasyon) değişiklik olması ( gaitanın incelmesi ), düzensiz şekilde kabızlık- ishal olunması, defekasyon ( büyük abdest yapma ) yaptıkdan sonra tam rahatlamama ve tekrar tekrar defekasyon yapmak isteği, defekasyon sırasında ağrı olması, anüs bölgesinde şişlikler ve yaralar olması, karında zaman zaman izah edilemeyen ağrıların olması, kabızlık, zayıflama, kansızlık ( anemi ) olması gibi belirtilerde mutlaka hekime başvurulmalıdır.</span></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" ><b><span style="color: rgb(255, 0, 0);">TEŞHİSDE HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIR ? </span></b></span></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" ><b><span style="color: rgb(0, 153, 0);">Fiziki muayene:</span></b> Hastanın genel olarak yapılan muayenesi.<br /> <br /> <b><span style="color: rgb(0, 153, 0);">Rektal Tuşe:</span></b> Anüs ve Rektumun eldiven giyilip vazelin sürüldükten sonra parmakla yapılan muayenesi. Bu yöntemle bu bölgenin birçok hastalığı saptanır.<br /> <br /> <span style="color: rgb(0, 153, 0);"><b>Endoskopik muayene;</b></span> Değişik uzunluktaki optik aletlerle anüsten girilerek yapılan muayenelerdir. Bunlar; Anoskopi, Rektoskopi, sigmoidoskopi, KOLONOSKOPİ dir. İşlem öncesinde barsakların temiz olması için bir gün önceden hastaya barsak boşaltıcı ilaçlar verilebilir.Bu yöntemlerle tüm anüs, rektum ve kolonlar gözle incelenebilir, lezyonun (hastalığın) izlenmesi için fotoğrafı çekilebilir , biyopsi yapılabilir ve gerekirse lezyon üzerinde tedavi edici girişimler yapılabilir.</span></span></span></p> <p align="center"><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><img src="http://www.tip2000.com/tedavi/kolon-rektum/images/kolonoskopi.gif" width="140" border="0" height="219" /></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" > <b><span style="color: rgb(0, 153, 0);"> Röntgen Tetkikleri;</span></b> “Çift kontrast kolon grafisi”; Anüs yoluyla radyoopak ilacın lavman şeklinde verilmesi ile yapılır. “ Barsak geçiş süresi” tetkiki; Kabızlıkta uygulanır. Radyoopak maddeler yutturularak vücudu terkediş süreleri ne göre karar verilir. “Defekografi” Defekasyon zorluklarında yapılan tetkikdir. “Tomografi”, “MR”, “Endorektal Ultrasonografi” ve “Karın US” gibi yöntemlerde kullanılır.</span></span></span></p> <p align="center"><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><img src="http://www.tip2000.com/tedavi/kolon-rektum/images/1a.gif" width="180" border="0" height="228" /><br /><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" ><i>Çift Kontrast Kolon Grafisi</i></span></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" > <b><span style="color: rgb(0, 153, 0);">Anorektal Fizyolojik Çalışmalar;</span></b> Bölgenin işleyişi ile ilgili olarak EMG ve Manometrik çalışmalar da yapılabilir.<br /><br /><b><span style="color: rgb(0, 153, 0);">Laboratuar çalışmaları;</span></b> Hastalara gaitada gizli kan, parazit tetkikleri, genel kan testleri, tümör belirleyici testler gibi tetkikler de lüzumuna göre yapılır.</span></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" ><b><span style="color: rgb(255, 0, 0);">KOLON-REKTUM ve ANÜS HASTALIKLARI NELERDİR ?</span></b></span></span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana,Helvetica,Arial;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial,Helvetica;font-size:85%;" ><span style=";font-family:Arial;font-size:85%;" >KANSERLER, POLİPLER, ÜLSERATİF KOLİT, CROHN, DİVERTİKÜL, KONSTİPASYON (KABIZLIK), REKTAL PROLAPSUS, PİLONİDAL SİNUS (KIL KİSTİ), FEKAL İNKONTİNANS ( GAZ-GAİTA TUTAMAMAK), ANAL ABSE, FİSTÜL, HEMOROİD, FİSSÜR, PRURİTİS ANİ ( ANAL KAŞINTI) ve buna benzer hastalıklardır.</span></span></span></p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-20936114581727764402008-12-29T00:51:00.003-08:002008-12-29T00:51:54.796-08:00STRES NEDİR?<p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;">Stres, genel perspektif içinde olumsuz bir uyaranı betimleyen oldukça yaygın kullanılan bir terimdir. Halk ( bazen yanlış telaffuz ederek streç der ), her meslekten insanlar, tıp adamları, özetle herkes stres'ten yakınmaktadır.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>NEDİR BU STRES?</b></span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;">Kişiyi normal süreçten ayıran normal dışı "Durum" a sürükleyen bir süreç mi? Normallik ya da normal davranış birbirleri ile etkileşim durumunda olan insanın tüm sistemlerinin ortak ürünüdür. Normallik, herhangi bir andaki durumu tanımlamak yerine organizmadaki değişiklikleri veya süreçleri vurgular. Normallik canlı bir sistemin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik değişkenlerin katkısı ve zamanın sürekliliği içinde işlevlerini sürdürebilmesini tanımlar. Normallik hem organizmanın fizyolojik olarak iyi çalışması, bunu yaparken de uyum yapma, yeterli olabilme, öğrenme karar verme, iç ve dış zorlanmalarla yani " Streslerle" baş edebilme gibi kavramlarla kompleks bağlantıları kurabilmesi diye tanımlanabilir. Bu uyum içinde, dakik, tıkır tıkır işleyen canlı organizmayı etki altına alan, uyumunu bozan " iyi" çalışmasını etkileyen, zorlayan, olumsuz uyaran bombardımanı stresli koşullardır ve bu uyaranlara karşı organizma, öznel, fizyolojik ve davranışsal tepki verir. </span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Stres, Birbiri ile Örtüşen 4 Ana Tiple Tanımlanabilir;</b></span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>1. Akut;</b> Ani, ansızın karşılaşılan bir olay, örneğin bir saldırı gibi,</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>2. Subakut;</b> Bir dönem içinde yaşanan sıkıntılı yaşantı parçası ve birbirini başlatan bir dizi olumsuz olaylar ve yaşantılar birini kaybetme, yas tutma, depresyona girme...ilah...</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>3.Kronikleşme sürecinde,</b> değişik aralıklar ile sürekli stresli yaşantılara mecbur kalmak.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>4. Kronik;</b> Hiç kesintisiz sürekli zorlanma ağır yük altında yaşamak zorunda kalmak. Bu sıralanan stresin boyutları ne kadar fazla ve sayıları ne kadar çoksa zararlı etkilerinin ortaya çıkma olasılığı da o kadar fazladır.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><img src="http://www.tip2000.com/abone/images/1239.jpg" alt="stres" align="right" />Bütün bunların yanı sıra, zorlanmanın dozu tabii kişiye göre değişmekle beraber iyi ayardaysa kişiyi aktive etmekle ve amacına ulaşmaya yönelik motivasyon sağladığı için yararlı olmakta ve kişiyi başarıya götürmektedir. Yani stresin " Azı Karar Çoğu Zarar" dır diye de söylenebilir, başka bir deyişle stres, sürekli yanması gereken bir ateş gibidir. Çok kısıldığında sönecek bu organizma için ÖLÜM demektir. Bunu kanıtlayan bir çok deney vardır, fazla açıldığında da parlayacak, bu da organizma için bir çok normal dışı tepkinin, yani sonunda bir çok Psikosomatik denilen hastalığın ortaya çıkması demek olacaktır. Ateş hep yanmalıdır, ne sönmeli ne parlamalı...Bu nasıl olacak ?...</span></span></span></span></p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-89140305446933136192008-12-29T00:51:00.001-08:002008-12-29T00:51:31.925-08:00HİPERTANSİYON<p align="center"><br /></p> <p align="left"> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <img src="http://www.tip2000.com/tedavi/hipertansiyon/images/gomlekst.jpg" alt="Gömlek" style="float: left;" vspace="5" width="145" border="0" height="183" hspace="5" /><b>Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Nedir?</b><br /><br /> Kan dolaşımının sağlanması için bir basınç gereklidir. Bu <b>basıncın normalden fazla olmasına hipertansiyon denir.</b> Hipertansiyon için kullanılan diğer bir isim ise, YÜKSEK TANSİYON'dur. Kan basıncı ölçülürken 2 kan basıncı değerine bakılır </span></span></span></span></p><ul><span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><li>Büyük tansiyon (sistolik kan basıncı) </li><li>Küçük tansiyon (diyastolik kan basıncı) </li></span></span></span></span></ul><span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> Kalbin kasılması sırasında ölçülen kan basıncı, büyük tansiyon, kalbin gevşemesi esnasında ölçülen kan basıncı ise küçük tansiyondur. Hem <b> büyük tansiyon hem de küçük tansiyonun normalden fazla olması HİPERTANSİYON'dur.</b> Hipertansiyon tanısı için büyük ve küçük tansiyondan birisinin normalden yüksek olması yeterlidir. Gerek büyük tansiyon gerekse de küçük tansiyonun normalden yüksek olması önemlidir. Bu konu unutulmamalıdır. Bazı hastalar küçük tansiyondakı yüksekliği önemsememektedir; bu çok yanlıştır.</span></span></span></span><p><span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <b> Hipertansiyonun Önemi</b> <br /> Hipertansiyon çok yaygın bir hastalıktır. Hipertansiyon, kalıcı sakatlık ve ölüm nedeni olan toplumsal bir sorundur. Hastaların azımsanmayacak bir kısmının <b> kan basıncı yüksekliğinin farkında olmaması,</b> hipertansiyonun önemini artırmaktadır. Hipertansiyon, değişik <b> böbrek, kalp, damar hastalıklarına, felçlere ve görme kaybına yol açabilir.</b> Tuz tüketiminin fazla olduğu toplumlarda, kan basıncı yüksekliğine daha sık rastlanır. Amerika Birleşik Devletleri'nde, hipertansif hasta sayısı, yaklaşık 50 milyondur. Türkiye'de, 1993 yılında yapılan bir çalışmada, 4023 adet kan basıncı ölçümü yapılmıştır. Bu çalışmada, diyastolik kan basıncı, hastaların % 36' sında 85 mm Hg ve sistolik kan basıncı hastaların % 20'sinde 145 mm Hg'dan daha yüksek bulunmuştur. 70 yaşın üzerinde, hipertansiyon sıklığı % 30'lara çıkabilir. Özet olarak; <b> toplumdaki 5-6 erişkinden birinde, kan basıncı yüksekliği vardır.</b> </span> </span></span></span></p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-28275452772788352782008-12-29T00:50:00.001-08:002008-12-29T00:50:56.821-08:00KUDUZ<p align="center"><span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><b><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:100%;color:#006699;"><br /></span></b></span></span></p> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <img src="http://www.tip2000.com/kuduz/images/kopek1.gif" alt="Kuduz" vspace="4" width="182" align="left" border="0" height="117" hspace="4" /> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> <b>Kuduz,</b> dünyanın bir çok bölgesinde insanlar için <b>tehlike olmaya</b> devam etmektedir. Her yıl yaklaşık 80 ülkeden kuduz nedeniyle <b>40 bin den fazla ölüm</b> bildirilmekte ve 4 milyon kişi şüpheli ısırık nedeniyle tedavi görmektedir. Ülkemizde de her yıl ortalama 90 bin kişi kuduz şüpheli ısırık nedeniyle tedaviye ve izleme alınmaktadır. Kuduz hastalığından ölümlerin çoğu Afrika'nın bazı kesimleri, Asya ve Güney Amerika da meydana gelmekte, Avrupa bölgesinde ise <b>sadece Türkiye’de</b> ölümler görülmektedir. </span> </span></span></span><p> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> <b>Hayvan Kuduzu</b> <br />Kuduz esas olarak <b>hayvanların</b> bir hastalığıdır. Kuduza yakalanan hayvanlardan, <b>insanlara bulaşır.</b> Ülkemiz gibi <b>evcil hayvan kuduzunun</b> tam olarak kontrol edilemediği bölgelerde, bildirilen insan kuduzu vakalarının <b>%90’nından köpekler</b> sorumludur. Evcil hayvan kuduzunun <b>iyi kontrol edildiği</b> Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve bir çok Batı Avrupa ülkesinde ise köpekler insan kuduzu vakalarının <b>% 5 ya da daha azından</b> sorumludur.<br />Köpekler dışındaki diğer evcil hayvanlar ise tüm dünyada bildirilen kuduz vakalarının %5-%10 nundan sorumludur. Bu evcil hayvanların başını kedi ve inekler çekerken atlar, koyunlar, domuzlar ve diğer çiftlik hayvanları da kuduz nedeni olabilirler. Ayrıca tilki, kokarca, rakun, yarasa, çakal, kurt, maymun gibi tüm vahşi memeliler kuduz mikrobu taşıyıcısı olabilir ve hastalığı bulaştırabilirler. </span> </span></span></span></p> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> </span></span></span><p> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> <b>İnsan Kuduzu</b> <br />İnsanlarda <b>kuduz vakaları</b> hemen hemen dünyanın her yerinde görülebilmektedir. Dünya Sağlık Örgütüne bildirilen vakaların çoğunluğu <b>evcil hayvan</b> kuduzunun tam olarak <b>kontrol edilemediği</b> ülkelerden bildirilmekteyken; <b>İngiltere, Japonya, İsveç</b> gibi gelişmiş ülkeler, uygulanan <b>hayvan kontrol programları</b> ve karantina düzenlemeleri <b>sonucunda</b> ülkelerinde hiç <b>kuduz vakası görülmediğini</b> bildirmektedirler. Kuduz hastalığının Dünya Sağlık Örgütüne bildiriminin isteğe bağlı olması nedeniyle bildirilen vakaların dünyadaki gerçek durumu yansıtmadığı ve vakaların <b>daha fazla olduğu</b> tahmin edilmektedir.<br /> İlginç bir nokta da; Amerika Birleşik Devletlerinde temas sonrası tedavi gören kişilerin yaklaşık %40’ı <b> "ısırığa maruz kalmadan"</b> yani tırmalanma, hayvan salyalarının konjuktiva ve müköz membranlara (ağız, burun iç duvarı gibi) temas etmesi, laboratuvar personelinin <b>enfekte materyal ile çalışmak zorunda kalması</b> gibi nedenler ile tedavi gördüğünün bildirilmesidir. Bu da sürekli risk altında olan kişilerin temas öncesi aşılama şemasına göre <b>aşılanmasının önemini</b> ortaya koymaktadır. </span> </span></span></span></p> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> </span></span></span><p> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> <b>ETKEN</b><br /> Kuduz hastalığının etkeni <b>Rabies virüsüdür.</b> Rabies virüs uygun şartlarda ( 0-4°C’ta ) yıllarca stabil kalır. <b>Güneş ışığı, ultraviole, X-ray ve deterjanlar ile</b> kolayca etkisiz kalabilir. Bu bilgiler virüsün, uygun ortam bulduğu zaman vücut dışında da canlı kalabileceğini ve herhangi bir ısırık hikayesi olmadan insanları ya da hayvanları enfekte edebileceğini göstermektedir.</span></span></span></span></p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-38067091369145843712008-12-29T00:48:00.002-08:002008-12-29T00:50:27.219-08:00SİGARAYA YENİLMEYİN<span style="font-family: arial;font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;" ><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"> <b>Sayın Sigara Tiryakisi,</b> <br />Belki şu anda sigaranızla mutlu olup, sigara içme hakkınız kısıtlandığı için öfkelenmektesiniz. Sigaranın zararlarını bildiğinizi düşünmenize rağmen sigaraya devam ediyorsunuz. Belki de şöyle düşünüyorsunuz ; </span></span></span></span><ul style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><li>*Günde bir kaç sigara içiyorum, bu da tehlikeli değil. </li><li>*Sigarayı bırakamayacak kadar tiryakiyim. </li><li>*Sigara strese dayanmamı kolaylaştırıyor. </li><li>*Kilo almamı engelliyor. </li><li>*Herkes bu kadar karışmasa bırakabilirim. </li></span></span></span></span></ul> <span style="font-family: arial;font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;" ><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><br /></span></span></span></span><p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>NEDEN SİGARA İÇMEYE DEVAM EDİYORSUNUZ ?</b></span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Fiziksel Bağımlılık :</b> Sigaradaki nikotin, alkol, kokain ve eroinden daha fazla bağımlılık yapan bir maddedir. Her soluktan 7 saniye sonra nikotin beyninize ulaşıp " iyi hissetmenizi" ve daha fazla "nikotin istemenizi" sağlıyor.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Fiziksel Alışkanlık :</b> Sigaradan çekilen her nefes el ve ağız alışkanlığınızı kuvvetlendiriyor. Eğer günde 1 paket sigara içiyorsanız ve her sigaradan 10 nefes çekiyorsanız, günde 200 kez, yılda 73 000 kez bunu tekrarlıyorsunuz ve gittikçe güçlenen bir alışkanlık ortaya çıkıyor.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Duygusal Destek :</b> Sigara tiryakileri sigarayı kötü zamanlarında destek olan, iyi zamanlarında neşelerini artıran bir arkadaş olarak görürler.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Kimlik :</b> Bir çok sigara tiryakisi sigarayla kendini özdeşleştirmiştir.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Sosyal Alışkanlık :</b> Eğer kahvenizin yanında veya kahvede, barda sigara içiyorsanız, belli sosyal durumlarda sigara içmeye kendinizi alıştırmışsınız demektir.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Sigara Endüstrisi :</b> Sigara üreticisi firmalar, sigara, ile soğukkanlılık, kararlılık, incelik, güç ve öfkenin kontrol altına alınması arasında ilişki olduğuna insanları inandırmak için milyonlarca dolarlık reklam yapmakta, filmlerde önemli karekterlerin kendi sigaralarını içmeleri için yüzbinlerce dolar ödemektedirler. " Amerika gibi ülkelerde sigara içmek iyice kontrol altına alındığından, sigaralarını gelişmekte olan ülkelerde pazarlamakta ve insanların genç yaşta sigaraya başlayıp, devam etmeleri için her yolu denemektedirler. " Sigaraya alıştırdıkları kişinin bütçesinden her ay düzenli bir bölüme el koymaktadırlar.</span></span></span></span></p> <span style="font-family: arial;font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;" ><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b>Lütfen gizli ve açık sigara reklamlarına inanmayın !</b> </span></span></span></span><p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;">Kendinize güvenin, sigarayı bırakabilirsiniz.</span></span></span></span></p> <p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;">Stresle başa çıkmakta zorlanıyorsanız ailenizden, arkadaşlarınızdan, doktorunuzdan yardım isteyin.<br />Hastalıklı bir yaşam ve erken ölmek istemiyorsanız sigarayı bırakmayı başaracaksınız ! </span></span></span></span></p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-41945673476239839972008-12-29T00:48:00.001-08:002008-12-29T00:48:33.571-08:00Bel Ağrıları<p style="font-family: arial;" align="center"><br /></p> <span style="font-family: arial;font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;" ><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"> <img src="http://www.tip2000.com/tedavi/images/bel_agri.gif" style="float: left;" vspace="5" width="107" border="0" height="110" hspace="5" /> <span style="font-size:85%;"> Bel ağrısı, tüm dünya nüfusunun % 85' e varan oranlarda, hayatlarında en az bir defa geçirdikleri ve tıpta çok sık rastladığımız bir sendromdur. Özellikle sanayileşmiş ileri batı ülkelerinde bel ağrısı çok yaygın olarak görülür. <b>Akut ( ani ortaya çıkan ) bel ağrısı</b> vakalarının % 80' e yakın bir oranında 6 - 8 hafta içinde <b>tedaviye bağlı olmaksızın</b> iyileşme olmaktadır. Ancak bunların yaklaşık % 40' ında bir yıl içinde <b>ikinci atak gelişir.</b> Kronik bel ağrılı olanların ise <b>% 80' inde bir yıl içinde yeni atak</b> gelişmektedir. Burada önemli olan, ilk <b>akut atağı önleyebilmek</b> ve bel ağrısında kronikleşmeye ve bunu izleyen sakatlığa mani olmak için ağrıyı başlatan ve kronikleştiren faktorleri tanımak ve <b> önlem almaktır.</b> Bu nedenle bel ağrısında risk faktörleri araştırılmıştır. Bunlar: </span></span></span></span><ul style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><li>Meslekle ilgili olanlar </li><li>Sportif aktivitelerle ilgili olanlar </li><li>Kişisel risk faktörleri </li><li>Psikolojik faktörlerdir. </li></span></span></span></span></ul> <span style="font-family: arial;font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;" ><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><br /> <b>Meslekle İlgili Risk Faktörleri</b><br /> <b>Ağır kaldırma;</b> dizleri bükmeden kaldırma, kaldırma sırasında eğilme ile beraber rotasyon, asimetrik kaldırma, <b> hareketin devamlı tekrarı</b>, bel ağrısında risk faktörleridir. Dizleri bükmeden ağır cisimleri kaldırmanın bel fıtığı riskini artırdığı gösterilmiştir. Ağır kaldırmada cismin ağırlığı dışında kaldırmanın tekrarı da önemlidir. Bel ağrısının en sık görüldüğü grup arasında <b> ağır bedeni faaliyet ve uzun süreli ayakta durmayı</b> gerektiren meslekler başta gelmektedir. İş yerinin uygun olmayan fiziksel koşulları da bir risk faktörüdür.<br /> <b>Vibrasyon:</b> Araba, kamyon ve benzeri araç kullananlarda yüksek <b> vibrasyona maruz kalmanın</b> kas aktivitelerini artırarak kas yorgunluğuna yol açtığı, disk beslenmesini bozarak disk dejenerasyonuna ve bel fıtığı görülme oranının artmasına yol açtığı çeşitli araştırmalarda ispatlanmıştır. Otobüs şöförleri ve tamircilerde yapılan bir araştırmada bel ağrısı sıklığı ile yaşam boyu, total vücud vibrasyonu veya vibrasyona maruz kalma süresinin uzunluğu arasında ilişki bulunmuştur. Bel ağrısı ve bel fıtığında en yuksek görülme oranının en fazla vibrasyona maruz kalan <b> otobüs şöförlerinde</b> olduğu tespit edilmiştir. Kamyon şöförlerinde şöför olmayanlara göre bel fıtığı görülme oranı 5 kat fazladır.<br /> <b>Meslekle ilgili diğer faktörler:</b> Yabancı işçilerde bel ağrısı oranı daha fazladır. Burada işçilerin vasıfsız olmaları, daha ağır fiziksel koşullarda çalıştırılmaları, lisan bilmemelerinin yarattığı psikolojik stres söz konusudur.</span></span></span></span><p style="font-family: arial;"> <span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b> Sportif Aktivitelerle İlgili Risk Faktörleri</b><br /> Bel ağrısı rastlanma oranının en yüksek olduğu spor dalları <b> jimnastik, futbol, halter, güreş ve kürektir.</b> Futbol oynayan lise ögrencilerinin % 6' sında, üniversite öğrencilerinin % 30' unda bel ağrısı tesbit edilmiştir.</span></span></span></span></p><p style="font-family: arial;"> <span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b> Kişisel Risk Faktörleri</b><br /> Bu faktörler arasında en çok söz edilenler, <b> sigara içme, fiziksel uyum bozukluğu ve önceden bel ağrısı geçirmiş olmaktır.</b> Sigara içme, risk faktörü olarak <b> yılda 50 paketten fazla sigara</b> içme öyküsü olanlarda ve bu kişiler 45 yaşın altında iseler önem kazanmaktadır. Sigaranın etkileri sık öksürme, omurlar arasındaki disklerde basınç artışı, sağlıksız yaşam tarzı ve osteoporoza bağlanmıştır. Sigara diskteki beslenmeyi bozarak onu dış etkenlere karşı daha duyarlı hale getirmektedir. Ancak burada belirtmek gerekir ki çeşitli meslek gruplarında sigara içme ve bel ağrısı arasındaki ilişki araştırılmış olup ilişkinin yalnız ağır bedensel aktivite yapanlarda görüldüğü tespit edilmiştir.</span></span></span></span></p> <span style="font-family: arial;font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;" ><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"><b> Psikolojik Faktörler</b><br /> <b>İşini sevmeyenlerin</b> bel ağrısı nedeniyle hekime baş vurma oranı <b> sevenlere göre 2,5 kat fazladır.</b> İşinden memnun olmama, takdir edilmeme bel ağrısında risk faktörüdür. Stres nedeniyle dikkati toplayamama özellikle sanayide iş kazalarından oluşan bel ağrılarına yol açmakta ve stres risk faktörü olarak kabul edilmektedir.</span></span></span></span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-53203845403704378632008-12-29T00:46:00.000-08:002008-12-29T00:48:03.886-08:00TİROİT HASTALIKLARI<p align="center"><br /></p> <p align="left"> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <img src="http://www.tip2000.com/tedavi/troit/images/1b.jpg" style="float: right;" vspace="2" width="200" border="0" height="266" hspace="2" /><br />Yunanca thyroiedes kelimesinden türetilen organın adı ingilizce kaynaklarda <b>THYROİD GLAND</b> olarak yazılmıştır. Türkçe tıbbi kaynaklarda ise <b>"TİROİD"</b> olarak yazılmaktadır. Ancak Türk Dil Kurumu tarafından <b>TİROİT</b> olarak yazılması öngörülmüş olup bu yazıda da bu tanım kullanılacaktır.<br /><br /> Tiroit hastalıkları bilinenden daha yaygındır ve birçok bireyi etkilemektedir. Genel olarak guatr adı altında bilinen bu hastalıklar çok çeşitlidir ve bugün için çoğunun tedavisi mümkündür. Bu bölümdeki bilgiler, bu zamana kadar edindiğim deneyimler sonucu hastaların merak ettikleri konuları ağırlıklı olarak işlemektedir. Tiroit bölümü hazırlanırken, başvurulan tıbbi kaynaklar yazının sonunda belirtilmiştir. </span></span></span></span></p><p><span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial;font-size:85%;"><b><span style="color:#0066ff;"> Tiroit vücudun hangi bölgesindedir?</span></b><br /> <br /> Tiroit, ilk defa rönesans devrinde Leonardo da Vinci’nin orijinal çizimlerinde gösterilmiştir. Buna göre; boyunda, soluk borusunun ( trakea ) her iki yanında iki ayrı salgı bezi olduğu kabul edilmiştir. Daha sonraları bu iki parçanın çoğu kez istmus adı verilen bir bölümle birleşmiş ve kelebeğe benzeyen tek bir bez olduğu anlaşılmıştır. Önden bakıldığında tiroidin yeri şu şekilde belirlenebilir: boyunda çene altında yer alan ve erkelerde daha belirgin bir şekilde görülen kıkırdaktan oluşan çıkıntının (adem elması) hemen altındaki bölgede bulunur ve yutkunmakla hareket eder ( Resim 1 ). Normal büyüklükteki bir tiroit zayıf kişiler hariç çoğu kez elle hissedilemez. </span></span></span></span></span></p> <span style="font-family:Verdana, Helvetica, Arial;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"><span style="font-family:Arial, Helvetica;font-size:85%;"> <span style="font-family:Arial;font-size:85%;"><b><span style="color:#0066ff;">Salgı bezi nedir?</span></b><br /> <br /> Ürettiği bazı kimyasal maddeleri bir kanal ya da kan yoluyla başka bölgelere gönderebilen organ olarak tanımlanabilir. Örneğin tükürük bezleri ürettiği tükürüğü bir kanal aracılığıyla ağız boşluğuna akıtır ve tükürük içindeki bazı kimyasal maddeler hem gıdaların sindirimini başlatır hem de ağzın ıslak kalmasını sağlar. Bunlara dış salgı bezi denir. Tiroit gibi salgı bezleri ise ürettiği kimyasal maddeleri kan yoluyla vücudun diğer bölgelerine göndererek çeşitli işlevlerin ortaya çıkmasına neden olur. Bunlara ise iç salgı bezi denir. Tiroit gibi salgı bezlerinin ürettiği kimyasal maddelere ise genellikle hormon adı verilir.</span></span></span></span></span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-83302236920214561032008-12-29T00:45:00.002-08:002008-12-29T00:46:14.614-08:00Özel Cilt Bakımları<p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"> Sadece estetik açıdan değil, sağlık açısından da <b>cildimizin</b> temizlik ve bakımına özen göstermek yaşımız ilerledikçe oluşacak kırışıklık ve deformasyon gibi problemlerin önlenmesi bakımından çok faydalıdır. Aksi takdirde <b>UV ışınları, makyaj, serbest radikaller, sigara, stres, hava değişimleri ve yanlış beslenme</b> cildimizi olumsuz yönde etkiler ve genç yaşta olmamıza rağmen yorgun ve solgun görünmemize neden olur.</span></p> <span style="font-family: arial;font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;" > </span><p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"> <b>Cildimizin canlılığı</b>, parlaklığı ve diriliği en önemli sağlık göstergelerindendir. Dolayısıyla 20’li yaşlardan itibaren her bayanın temizlik, bakım ve koruma amaçlı olarak ayda bir kez <b>cilt bakımı</b> yaptırması çok faydalıdır.</span></p> <span style="font-family: arial;font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;" > </span><p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"> Cilt bakımı yaparken doğru ürün seçimi çok önemlidir. Böylece yağ nem ve elastikiyet oranı göz önünde bulundurularak cildin yağlı, kuru, normal olgun yada hassas olduğuna karar verebiliriz. <b>Cilt Yaşı</b> herzaman esas yaşımızla doğru orantılı olmayabilir.<br />Merkezimizde uygulanan cilt bakımı yaklaşık iki saat sürer ve bu süre içinde sırası ile süt ve tonik ile temizleme, peeling,ozon artı buhar, serum ve ampul emilimi yüz masajı, maske, yüksek frekans ve kremleme işlemleri uygulanır. Bu uygulamalar ile cilt temizlenir tıkalı gözenekler açılır, kan dolaşımı hızlandırılır, cilt ölü hücreler ve siyah noktalardan arındırılır nem depo ediici ve hücre yenileyici işlemlerle taptaze canlı bir görünüm ortaya çıkar.</span></p> <span style="font-family: arial;font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;" > </span><p style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"> <b>Cilt bakımı yaparken yaşa ve cilde göre doğru ürün kullanılması gerekir.</b> Bu yüzden sivilce, akne, leke ve kırışıklık bakımlarında cerrahi müdahale uygulanmadan ve kimyasal peeling işlemi yapılmadan, deri altına hiçbir madde enjekte edilmeden son derece başarılı sonuçlar elde edilmektedir.</span></p> <span style="font-family: arial;font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;" > <b>Cilt bakımıyla ilgili dikkat edilecek hususlar: </b><br /> <span style="font-size:85%;">1.</span> <span style="font-size:85%;">Günde 2 litre su için. </span><br /><span style="font-size:85%;">2.</span> <span style="font-size:85%;">Kalitesiz makyaj ürünleri kullanmayın. </span><br /><span style="font-size:85%;">3.</span> <span style="font-size:85%;">Sigara içmeyin.</span><br /><span style="font-size:85%;">4.</span> <span style="font-size:85%;">Aşırı güneşlenmeyin.</span><br /><span style="font-size:85%;">5.</span> <span style="font-size:85%;">Makyajınızı çıkarmadan yatmayın.</span><br /><span style="font-size:85%;">6.</span> <span style="font-size:85%;">Cildinizi hergün nemlendirin.</span><br /><span style="font-size:85%;">7.</span> <span style="font-size:85%;">Her hafta 1 peeling yapın.</span><br /><span style="font-size:85%;">8.</span> <span style="font-size:85%;">15 günde bir maske uygulayın.</span><br /><span style="font-size:85%;">9.</span> <span style="font-size:85%;">Sivilce ve komedonları bilinçsizce sıkmayın.</span><br /><span style="font-size:85%;">10.</span> <span style="font-size:85%;">Uzun süre klimalı ortamlarda bulunmayın.</span><br /><span style="font-size:85%;">11.</span> <span style="font-size:85%;">3 günde 1 eriyinceye kadar bir buz kalıbını cildinizde gezdirerek</span><br /> <span style="font-size:85%;">dolaşımı hızlandırın.</span><br /><span style="font-size:85%;">12.</span> <span style="font-size:85%;">Ve bakılan bir cilt ile bakılmayan bir cilt arasındaki farkın ilerki</span><br /> </span><div style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;">yaşlarda daha çok kendisini göstereceğini unutmayın. </span></span></div><div style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"> </span></div><div style="font-family: arial;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-size:85%;"> </span></span></div><span style="font-family: arial;font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;" ><span style="font-size:85%;"> <b>Göz Çevresi Bakımı</b><br /><img src="http://www.tip2000.com/images/lavinia3.jpg" vspace="5" width="150" align="right" border="1" height="100" hspace="5" /> Çok ince ve hassas yapıda olmasından dolayı <b>göz çevresi</b> yaşlanma, hastalık, yorgunluk, uykusuzluk gibi olumsuz etkilerin en kolay fark edileceği bölümüdür. Kimi insanlar göz altlarının devamlı mor olmasından, pek çok kişi göz altı torbalarından ve bazılarıda göz çevresinde oluşan çizgilerden şikayet etmektedirler. Aslında göz çevresi bakımını genel cilt bakımından ayrı düşünemeyiz, fakat göz çevresi hassas olduğu için özel ürünler kullanılmalıdır. <b>Öncelikle kişinin yaşı ve cilt yapısı</b> gözöünde bulundurularak problemin derecesi tespit edilmelidir. Örneğin gözaltı torbaları ve morlukları genetik bir durum olabileceği gibi aşırı yorgunluk sonucu sonradan da oluşabilir yada bunlar dolaşımla ilgili bir sağlık probleminin göstergesi olabilirler. Daha çok açık tenli kişilerde gözüken morluklar pek çok kişiyi rahatsız etmektedir. Ayrıca genç yaşlarda göz çevresinde oluşmaya başlayan çizgiler kuru cilt yapısına sahip kişilerde sıkça görülmekle birlikte çok sigara içen ve fazla mimik hareketleri yapan kişilerde de hızla oluşmaktadır. İşte bu ve buna benzer şikayetleri önlemek için, doğru ürünler kullanılmasını ve ayda bir kez <b>göz çevresi bakımı</b> yaptırılmasını öneriyoruz. </span></span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-72027754901123491662008-12-29T00:45:00.001-08:002008-12-29T00:45:32.516-08:00Botoks Uygulamaları<p align="center"><br /></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><img src="http://www.tip2000.com/abone/images/botox.jpg" width="150" align="right" border="1" height="113" /> </span></p><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><a href="http://www.tip2000.com/health/botox.asp">Botox</a> (Botulinum toksini), <i>Clostridium botulinum</i> adlı bakteriden elde edilen bir toksindir. <b>Botoks</b>, sinir uçlarında iletimi sağlayan maddelerin salınımını engelleyip, sinirler ile sinirlerin ulaştığı organlar arasındaki iletimi durdurarak etkisini gösterir. Sinir iletiminin durması, sinirin ulaştığı organın işlevlerinin azalmasını ya da tamamen kaybolmasını sağlar. Botoks’un etki mekanizmasından tıpta birçok alanda yararlanılmaktadır. Plastik cerrahi alanında ise genellikle mimik kaslarının hareketleri ile ortaya çıkan yüzdeki çizgilenmeleri azaltmak ve aşırı terleyen bölgelerdeki terlemeyi azaltmak amacı ile kullanılır.</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Mimik kaslarının yıllar boyunca çalışması, üzerini örten deri üzerindeki kıvrımları belirgin hale getirir ve böylece yüzdeki dinamik çizgilenmeler ortaya çıkar. En sık ortaya çıkan dinamik çizgiler, alın, kaşlar arası, göz kenarları ve ağız çevresinde görülür. Alın ve göz kenarlarındaki çizgiler kişiye daha yaşlı bir görünüm, kaşlar arasındaki çizgiler ise kişiye çatık kaşlı, kızgın bir bakış ifadesi verir. Mimik kaslarına botoks uygulanarak bu kasların hareketleri zayıflatılabilir, kas hareketlerindeki azalma, üzerindeki derinin, kas hareketleri ile katlanmasını ve katlanmaya bağlı çizgilenmeyi de azaltır. Bu şekilde yaşlı ve kızgın olarak görünen yüz ifadesinde de belirgin bir düzelme sağlanır.</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Botoks, ter bezlerine uygulandığında, ter bezleri ile sinir uçları arasındaki iletim de durdurularak ter bezlerinin çalışması azaltılabilir.</b> Vücudun en çok terleyen bölgeleri, avuç içleri ve koltuk altı bölgesidir. Aşırı terleme ve buna bağlı ter kokusu şikayeti olan kişilerin terleyen bölgelerine <b>botox</b> uygulandığında şikayetlerinde düzelme sağlanır.</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Botoks, injeksiyon şeklinde uygulanır ve ağrılı bir işlem değildir, injeksiyon anında hafif bir ağrı hissedilebilir.</b> Mimik kaslarının hareketlerinde azalma istendiğinde mimik kaslarının içine, terleme şikayetinin azalması istendiğinde deri içine injeksiyon yapılır. Botox’un etkisi injeksiyonu takiben ilk hafta içinde ortaya çıkar ve etki süresi 3-9 ay olmakla beraber ortalama 6 aydır. Botox, etkisini yitirdiğinde uygulama tekrarlanabilir. 2 yıl boyunca düzenli olarak botox uygulanan kişiler uygulamaya aynı düzende devam ettiklerinde kaslarında belirgin bir zayıflama ve buna bağlı yüz ifadesinde değişim olabilir. Bu nedenle uygulamaların 2. yıldan sonra daha uzun aralıklarla yapılmasında yarar vardır.</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Botoks’un sağlık üzerine ciddi bir yan etkisi yoktur. Uygulama sonrası geçici bir şişlik, morarma, nadiren de geçici olarak göz kapağında düşüklük yapabilir. <i>Botoks’un gebelik ve emzirme döneminde zararlı bir etkisinin olup olmadığı henüz tam olarak bilinmemektedir.</i> Bu nedenle gebelik ve emzirme döneminde botox uygulamalarının <b>yapılmaması</b> önerilir. Sinir-kas sistemine ait hastalığı olan kişilerde (Eaton-Lambert sendromu, myastenia gravis gibi) uygulanmamalıdır.</span></p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-77782346985339693532008-12-29T00:43:00.001-08:002008-12-29T00:43:49.407-08:00AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI<table width="491" border="0" cellpadding="2" cellspacing="2"><tbody><tr valign="top"></tr><tr valign="top"><td> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> </span><h3 align="center"><br /></h3><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><img src="http://www.tip2000.com/abone/images/agizdis.gif" alt="" width="146" align="right" border="0" height="62" />Agız ve diş sağlığı, genel sağlığımızın çok önemli bir parçasıdır. Düzenli yapılan çürük kontrolleri ve diştaşı temizliği, oluşabilecek sorunların erken teşhisini ve dişlerin ağızda uzun vadede sağlıklı kalmasını sağlayacaktır.</span></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Deriodontoloji:</b> </span></p><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Dişeti hastalıklarının tedavisi amacı ile diştaşlarının temizlenmesi, cerrahi tekniklerle hastalığın tedavisi....</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri çevreleyen destek dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Dişeti hastalığının en önemli sebebi "bakteri plağı"dır. Hergün düzenli ve yeterli fırçalama yapılmazsa, tükrük içinde bulunan kalsiyum, bakteri plağıyla birleşip sertleşerek dişler üzerine yapışır ve diştaşı (tartar) dediğimiz yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen zararlı maddeler dişetlerinde iltihaba yol açar. Dişeti hastalığının bu erken dönemine" gingivitis" denir. Bu dönemde dişetleri kırmızıdır,kanamalıdır ve hacim olarak büyümüştür.Bu hastalık tablosunun ilk sinyallerini fark eden hasta hemen hekime başvurursa bu aşamada yapılacak diştaşı temizliğiyle dişetlerinin tedavisinde yüksek başarı sağlanır. Belirtilerin ihmal edilmesi durumunda hastalık ilerler, dişetindeki iltihap çene kemiğine ulaşır ve erimesine neden olur. Bu durumda cerrahi tedaviler gerkebilir. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından daha fazladır. Periodontal problemlerin önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir.Günlük ağız bakım işlemleri (diş fırçalama ve diş ipi kullanma) diştaşı oluşumunu en alt düzeye indirebilir, ancak tamamen önleyemeyebilir. Dişler sabah akşam 2 dakika süreyle fırçalanmalı ve düzenli olarak diş hekimi tarafından kontrol edilip temizlenmelidir.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Konservatif Tedavi:</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Çürük tedavileri, amalgam ve estetik dolgular...</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve karbonhidratlı yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturur. Bu asitler dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına neden olurlar. Konservatif tedavi, çürüklerin erken dönemde tedavilerinin yapılarak ilerlemelerinin durdurulmasını ve oluşan diş maddesi kayıplarının estetik, fonksiyonel ve ağız dokularına uyumlu bir şekilde tedavi edilmesini amaçlar.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Endodontik Tedavi:</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Kanal tedavileri...</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> Dişin sert dokusunun içinde, kökün en ucundan giren kan damarları ve sinirlerin (pulpa) bulunduğu dişe hayat veren küçük bir odacık vardır. Dişlerin büyümesini ve sürmesini sağlayan bu yapı, çürüme meydana geldiğinde alarm görevi de görmektedir. Erken safhada tedavi edilmeyen diş çürükleri ilerleyerek pulpaya ulaşır ve burada iltihabi değişimlere neden olarak şiddetli ağrılar oluşturur. Daha sonraki aşamada bakterilerin salgıladığı asitler pulpayı öldürür. Böylelikle ortaya çıkan toksinler (zehirler) kök ucundan sızarak çene kemiğine yayılır. Çene kemiğinde oluşan iltihap dişin kaybına, çevre dokularının da harabiyetine neden olur. Bu safhaya gelmeden önce dişi ve çevre dokuları koprumak için hastalıklı pulpa dokusunun alınmasıyla diş kurtarılabilir. Pulpa dokusu anestezi altında temizlendikten sonra, kanallar genişletilip dezenfekte edilir. Tüm bu işlemlerden sonra pulpa odasının içi özel maddelerle kök ucuna kadar doldurulur. Sanıldığının aksine bu işlemler ağrısız gerçekleşmekte ve tedavi edilen diş uzun yıllar ağızda kalmaktadır.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Cerrahi:</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Diş çekimleri, komplikasyonlu ve gömük diş çekimleri, kist operasyonları, rezeksiyon, vb. cerrahi operasyonlar...</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Gömük 20 yaş dişleri: Bu dişler akıl dişleri olarak da adlandırılır ve tam ya da yarım gömülü kaldığında iltihaplanmaya ya da bir kiste sebep olabilir. Ya da diğer dişleri öne doğru iterek dişlerde çapraşıklıklara yol açabilir. Uzun süre hiç belirti vermezken, aniden şiddetli ağrılara, çenelerde kitlenmeye ya da yüzde şişmeye sebep olabilir. Bu dişler kontrol edilmeli ve gerekli ise çekilmelidir. Çekim küçük bir operasyonla gerçekleştirilir.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Protez:</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Kuron ve köprü protezleri, total (tam) ve iskelet (kancalı) protezler, Hassas tutuculu protezler...</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Protez; eksik bir organı yerine koyma anlamı taşımaktadır. Dişlerin ve çevre dokuların çeşitli sebeplerle madde kaybına uğradığı ya da tamamen kaybedildiği durumlarda, hastaya kaybolan fonksiyonlarını geri kazandırmak ve bozulan estetik görünümü düzeltmek, protezin amacıdır.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Eksik bir diş diğer dişler için ciddi bir tehlikedir. Estetiği bozduğu tartışılmazdır, ancak daha önemlisi, dişin kaybından kısa bir süre sonra boşluğu sınırlayan dişler doğal olarak boşluğa doğru eğilir. Ayrıca karşı çenedeki boşluğa denk gelen dişler üzerindeki basıncın ortadan kalkması, zamanla onların boşluğa doğru uzamasına ve hatta dökülmesine sebep olur. Sadece komşu dişler değil, diğer dişler de bu konumdan etkilenir ve çene eklemi, baş ve kas ağrıları ortaya çıkabilir. Kısacası boşluk ne kadar kısa sürede kapatılırsa o kadar iyidir.</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Protezler genel olarak iki türlüdür: </span></p><ul><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><li>Ağızda kalan dişlerin üzerine yapılan (dişler küçültülerek) ve hasta tarafından çıkarılamayan kuron, köprü gibi sabit protezler </li><li>Hasta tarafından takıp çıkarılan hareketli protezler (tam ve yarım protezler gibi) </li></span></ul> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> Tam protezler, hastanın ağzında hiç diş bulunmadığı zaman yapılan protezlerdir.</span> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Yarım protezler, hastanın mevcut dişlerine kroşe dediğimiz kancalarla tutturulur. Ya da estetik olması için ağızdaki dişler kaplanarak onlara yerleştirilen çıt çıt, sürgü gibi hassas tutucular kullanılarak yapılır.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Ortodonti:</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Diş çapraşıklıklarının ve çene anomalilerinin düzeltilmesi...</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Kalıtım, gelişim yetersizliği, çeşitli yanlış alışkanlıklar (parmak emme, biberon ve yalancı meme gibi faktörler) sebebiyle oluşan bozuklukların tedavisi ortodontinin konusudur. Sadece dişlerde çapraşıklık varsa, yaş faktörü önemli değildir. Her yaşta dişlerin düzeltilmesi mümkündür. Ancak kişinin kemik yapısıyla ilgili (iskeletsel) bir problem söz konusu ise, tedavisi ergenlik çağına kadar yapılır.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Dental Implantlar:</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> Diş implantları, kaybedilen dişlerin yerine çene kemiği içine yerleştirilen ve kemik ile kaynaşarak doğal diş kökü görevini gören metal yapılardır. Bu metal yapılar doku dostu olan titanyumdan yapılır ve hiçbir yan etkisi yoktur. Tek diş kayıplarında boşluğun doldurulması için yandaki dişleri küçültüp 3üye köprü yapmak yerine, diğer dişlere dokunulmadan boşluğa implant yerleştirilir ve üzeri 1üye kuronla kaplanabilir..</span></p> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> Azı dişlerinin kayıplarında, takıp çıkartılan protez kullanmak yerine bu bölgeye uygun sayıda implant yerleştirilerek sabit köprü yapılabilir... Dişsiz ağızlarda, özellikle alt protezi ağızda durmayan kişilerde meydana gelen çiğneme, konuşma ve psikolojik bozuklukların giderilmesi için de implant uygulanır. Iki seçenek vardır: Ya ağıza yeterli sayıda (6-8) implant yerleştirilip sabit köprü yapılır, ya da çenenin ön bölgesine 2-4 implant yerleştirilerek protezin daha stabil oması sağlanır. Implant uygulaması için öncelikle bir çene filmi çekilir ve uygulama için yeterli kemik olup olmadığı incelenir. Uygun şartlar varsa implant yetişkin her insana yapılabilir ve başarı şansı çok yüksektir.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Estetik Diş Hekimliği:</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> Ayrık dişlerin kapatılması, gülme sırasında görünen dişetinin uzunluğunun ayarlanması, koyu renkli dişlerin renklerinin açılması, kısacası estetiği olabildiğinin en iyisine ulaştıracak uygulamalar, estetik diş hekimliğinin konusudur. Bu bağlamda porselen laminate, empress, estetik kozmetik dolgular, <a href="http://www.tip2000.com/abone/konular/disbeyazlatma.asp">diş beyazlatma</a> (bleaching) gibi uygulamalar yapılmaktadır.</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><b>Diş beyazlatma (Bleaching):</b> </span><p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"> Diş beyazlatma, dişlerin yapısındaki renklenmeleri ortadan kaldıran bir işlemdir. Diş renklenmelerinin çeşitli sebepleri olabilir. En yaygın nedenleri; kahve , çay, kola ve sigara gibi leke yapıcı maddelerin kullanılması, travma, yaşlılık, tetrasiklin renkleşmesi, eski kaplamalar, sinir dejenerasyonu vb. gibi nedenlerdir. Diş beyazlatma işlemi uygun şekilde ve diş hekimi kontrolünde yapıldığında diş ve dişetlerine zararsızdır.Ancak tedavi sırasında dişlerde hassasiyet (özellikle soğukta), dişetlerinde kızarma ve hassasiyet meydana gelebilmektedir. Fakat bu geçicidir ve tedavinin bitimiyle birlikte, birkaç gün içinde bu şikayetler ortadan kalkmaktadır. Ağartma işlemi için iki yöntem vardır: </span></p><ul><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><li>Ev ağartması (home bleaching) denilen yöntemde, hekim ağızdan ölçü alır, bunlara uygun kalıplar hazırlanır. Hasta bu kalıbın içersine ilacı yerleştirerek dişlerin üzerine takar (en az 6-8 saat ve tercihen uykuda). Işlem dişin rengine bağlı olarak 1-4 hafta içinde biter. </li><li>Office bleaching denilen, muayenehanede hekim tarafından yapılan ağartmadır. Hekim ilacı dişler üzerine uygular, ışık kaynağı kullanılarak dişlerin beyazlaması sağlanır.Yine dişlerin durumuna göre bir veya birkaç seansta dişler beyazlar. </li></span></ul> <p><span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;">Diş beyazlatma işlemi, hamile ve çocuklar hariç herkese uygulanabilir...</span></p> <span style="font-family:Helvetica, Arial;font-size:85%;"><br /></span></td></tr></tbody></table>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-15589138363533536792008-12-28T03:38:00.000-08:002008-12-28T03:39:38.528-08:00Süt içmiyorsanız incir yeyin<div style="text-align: center; font-family: arial;"> <img src="http://img151.imageshack.us/img151/3475/incir0a5372b70a4385c9byzp4.jpg" alt="İncir" title="İncir" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px;" /> </div> <br /> <p style="font-family: arial;"> </p> <p style="font-family: arial;"> <b>İncirin faydası anlatmakla bitmez. </b> </p> <p style="font-family: arial;"> <b>Mesela, içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler..</b> </p> <p style="font-family: arial;"> • İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler:incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir.<br /><br />• İncir, içerdiği 'benzaldehit' adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler, kansere karşı etkili olur.<br /><br />• Kuru incirden hazırlanan infüzyon, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir: Bunun için iki-üç kuru incir doğranır. Üzerine kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde 2-3 bardak içilir.<br /><br />• Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı etkilidir: Bu etkiyi sağlamak için körpe incir yaprağından sızan süt siğile sürülür.<br /><br />• Körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde etkili olur.<br /><br />• Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir: Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur. </p> <p style="font-family: arial;"> </p> <span style="font-family: arial;"> • Taze ve özellikle kuru incirin yenilmesiyle insan bedeninin hücreleri yenilenir. İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Sözgelişi, 100 gr. kuru incir yenilirse bedenin günlük gereksinimlerinden kalsiyumun yüzde 17'si, demir ve magnezyumun yüzde 30'u, fosforun yüzde 20'si, B1 vitamininin yüzde 5'i ve B2 vitamininin yüzde 4'ü alınmış olur.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> • İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle bedene giren kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> • Sindirimi kolaylaştıran incirin, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri de vardır.</span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-23457663739470837512008-12-28T03:36:00.002-08:002008-12-28T03:37:20.704-08:00Tüp Bebek Merkezleri ve Adres Listesi<div style="text-align: center; font-family: arial;"> <img src="http://www.saglikmerkez.com/resimler/bebek-4.jpg" alt="Tüp Bebek" title="Tüp Bebek" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px; width: 290px; height: 140px;" height="140" width="290" /> </div> <br /><span style="font-family: arial;"> Konu devamında yeralan listemizde Turkiye'de bulunan </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.gebelikveannelik.com/tup-bebek-merkezleri-adresleri-listesi.asp" class="tex2" title="Tüp Bebek Merkezleri">Tüp Bebek Merkezleri</a><span style="font-family: arial;">'nin listesini açık adresleri ile bulabilirsiniz. </span><br /> <h1 style="font-family: arial;">Ankara'da Bulunan Tüp Bebek Merkezleri ve Adresleri:</h1> <br /><span style="font-family: arial;"> Asagida bulunan listemizde Ankara ilimizde yeralan </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.gebelikveannelik.com/" class="tex2" title="tüp bebek">tüp bebek</a><span style="font-family: arial;"> merkezleri ve adreslerini gorebilirsiniz. </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Ankara Güven Hastanesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 457 25 25 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0312 467 89 18 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Şimşek Sokak No:29 06540 Kavaklıdere, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : guven.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Ankara Üniversitesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 310 30 10 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sıhhıye 06100, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : medicine.ankara.edu.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Bayındır Hastanesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 287 90 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0312 285 07 33 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Eskişehir Yolu Söğütözü 06520, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : bayindirhastanesi.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 232 44 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : baskent.edu.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Gata Üremeye Yardımcı Teknikler Ünitesi Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 321 94 10 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres : Gata Üremeye yardımcı Teknikler Ünitesi Tüp Bebek Merkezi, Ankara </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Gazi Üniversitesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 202 44 44 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi 06500 Beşevler, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : gazi.edu.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Gen-Art Kadın Sağlığı Tüp Bebek ve Üreme Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 442 63 84 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0312 442 63 87 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Cinnah caddesi No: 47/A Çankaya, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : genart.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 305 18 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Hacettepe Üniversitesi 06100 Sıhhiye, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : hacettepe.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Kavaklıdere Kadın Sağlığı Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 466 33 66 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0312 466 33 76 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Tunalı Hilmi Caddesi Büklüm Sokak No: 53 Kavaklıdere, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : kavaklideresaglik.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Özel Ankara Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 472 33 34 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi: ankaratupbebek.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Maya Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 448 22 21 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0312 448 02 48 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Kaptanpaşa Sokak No : 17 GOP, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : mayatupbebek.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Centrum Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 446 66 66 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0312 447 18 18 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Nenehatun Caddesi No: 59 Gaziosmanpaşa, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : centrum.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Ankalife Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 220 21 22 (pbx) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Ziyabey Cad. 13. Sok. No: 10 Balgat, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : ankalifetupbebek.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Anatolia Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0312 442 56 56 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0312 442 46 78 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Cinnah Caddesi No.54 06690 Çankaya, Ankara </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : anatoliatupbebek.com </span><br /> <a style="font-family: arial;" name="3"></a> <br /> <br /> <h1 style="font-family: arial;">İstanbul'da Bulunan Tüp Bebek Merkezleri ve Adresleri:</h1> <br /><span style="font-family: arial;"> Asagida bulunan listemizde İstanbul ilimizde yeralan </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.gebelikveannelik.com/" class="tex2" title="tüp bebek">tüp bebek</a><span style="font-family: arial;"> merkezleri ve adreslerini gorebilirsiniz. </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Acıbadem Hastanesi Üreme Sağlığı Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0216 544 44 00 - 0216 544 43 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax : 0 216 326 71 67 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Tekin Sokak No: 8, Acıbadem Kadıköy 34718 İstanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : acibademtupbebek.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Alman Hastanesi IVF merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 293 21 50 (60 hat) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Faks: 0212 293 47 52 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Sıraselviler Caddesi No:119 Taksim İstanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : almanhastanesi.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Amerikan Hastanesi Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 444 3 777 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Güzelbahçe Sokak, No: 20 Nişantaşı, İstanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : amerikanhastanesi.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Bahçeci klinik</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 230 08 09 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0212 230 39 90 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Abdi İpekçi Cad. No: 44/17 Nişantaşı, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : bahceci.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Cerrahpaşa Tıp Fakültesi IVF Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 414 30 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 34098, Cerrahpaşa, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi: ctf.edu.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Dr.Pakize İ. Tarzi Yardımla Üreme Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 343 01 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Valikonağı Cad. Fulya Sok. No: 3 Nişantaşı, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : pakizetarzi.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Eurofetil Üreme Sağlığı Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0216 474 70 47 (pbx) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0216 474 70 40 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Nuhkuyusu Caddesi No 90 81190 Altunizade, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : bebekistiyorum.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Ferti-jin Kadın Sağlığı Merkezi Bebek</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 287 57 75 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0212 287 57 61 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Nisbetiye Cad. Bebek Dağı Sk. No:14 Etiler, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : fertijin.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Hattat Klinik</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 282 36 46 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Yeni Sülün Sok. No:85 3. Levent, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : hattatklinik.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Jinemed Kadın Sağlığı Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 260 40 40 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0212 327 67 67 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Nüzhetiye Cad.Deryadil Sok. No:1 Beşiktaş, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : jinemed.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Kadıköy Şifa Hastanesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0216 449 22 22 (pbx) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0216 449 33 33 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Caferağa 34710 Kadıköy, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : kadikoysifa.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Marmara Üniversitesi IVF Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0216 336 32 05 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi 34668 Haydarpaşa, Istanbul </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Medikal Park Hospital</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 227 55 55 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0212 227 34 77 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Emirhan Caddesi No: 145 Atakule A Blok No: 21 Dikilitaş Beşiktaş 34349, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : medicalpark.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Memorial Hastanesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 444 7 888 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0212 314 66 60 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Piyale Pasa bulvari 34385 Okmeydani, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : memorial.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Metropolitan Florance Nightingale Hastanesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 288 34 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0212 272 51 93 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Gayrettepe Mh. Cemil Aslan Güder Sok. No:8 Gayrettepe 34349, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : florence.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Türkiye Hastanesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 314 14 14 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0212 314 14 15 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Darülacaze Cad. 34381 Şişli, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : turkiyehastanesi.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">İnternational Hospital Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 663 30 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: İstanbul Caddesi No:82 Yeşilköy, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : internationaltupbebek.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">İstanbul Tıp Fakültesi İnfertilite Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 414 20 00 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi Çapa 34390, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi: itf.istanbul.edu.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">İsviçre Hastanesi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0216 575 26 66 - 575 79 37 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Ali Nihat Tarlan Caddesi Ertas Sokak No: 19 Kadıköy 34752, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : ih.com.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Zeynep Kamil Hastanesi İnfertilite ve Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0216 391 06 80 (20 Hat) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0216 391 06 90 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Arakiyeci Hacı Mehmet Mahallesi. Op.Dr.Burhanettin Üstünel Caddesi No:10 Üskudar 34668, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : zeynepkamil.gov.tr </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Şafak Hastanesi Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0212 4565 44 44 (pbx) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0216 565 85 85 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Fahrettin Kerim Gökay Cad. No:192 Göztepe, Istanbul </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : safakhastanesi.com.tr </span><br /> <a style="font-family: arial;" name="2"></a> <br /> <br /> <h1 style="font-family: arial;">İzmir'de Bulunan Tüp Bebek Merkezleri ve Adresleri:</h1> <br /><span style="font-family: arial;"> Asagida bulunan listemizde İzmir ilimizde yeralan </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.gebelikveannelik.com/" class="tex2" title="tüp bebek">tüp bebek</a><span style="font-family: arial;"> merkezleri ve adreslerini gorebilirsiniz. </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Ege Üniversitesi Aile Planlama</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0232 339 84 84 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Aile Planlaması ve Tüp Bebek Merkezi Bornova, Izmir </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : egetupbebek.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Özel Irenbe Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0232 464 58 88 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0232 464 58 89 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Talatpaşa Bulv. 1436 Sok No:6 35220 Alsancak, Izmir </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : irenbe.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Özel Ege Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0232 445 31 45 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0232 445 42 52 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: 1418 Sok. No:10 Kahramanlar, Izmir </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : egetupbebek.com.tr </span><br /> <br /> <a style="font-family: arial;" name="4"></a><br /> <br /> <h1 style="font-family: arial;">Bursa'da Bulunan Tüp Bebek Merkezleri ve Adresleri:</h1> <br /><span style="font-family: arial;"> Asagida bulunan listemizde Bursa ilimizde yeralan </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.gebelikveannelik.com/" class="tex2" title="tüp bebek">tüp bebek</a><span style="font-family: arial;"> merkezleri ve adreslerini gorebilirsiniz. </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Jinemed Bursa Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0224 273 19 81 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0224 273 19 91 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Kıbrıs Şehitleri Cad.No:179 Osmangazi Metro İstasyonu Yanı, Bursa </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : jinemedbursa.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Bursa Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0224 251 50 00 (pbx) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0224 251 74 64 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Uluyol Er Sok. No:16/A (Yeni Adliye Karsisi), Bursa </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : bursatupbebek.com </span><br /> <a style="font-family: arial;" name="5"></a> <br /> <br /> <br /> <h1 style="font-family: arial;">Antalya'da Bulunan Tüp Bebek Merkezleri ve Adresleri:</h1> <br /><span style="font-family: arial;"> Asagida bulunan listemizde Antalya ilimizde yeralan </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.gebelikveannelik.com/" class="tex2" title="tüp bebek">tüp bebek</a><span style="font-family: arial;"> merkezleri ve adreslerini gorebilirsiniz. </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Antalya Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0242 345 47 00 (pbx) </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0242 345 47 47 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Kanal Mh. Halide Edip Cad. No:7 07080, Antalya </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : antalyatupbebek.com </span><br /> <br /> <span style="font-family: arial;" class="menu1">Anadolu Hastanesi Tüp Bebek Merkezi</span><span style="font-family: arial;"> </span><br /><span style="font-family: arial;"> Telefon: 0242 312 52 52 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Fax: 0242 312 06 52 </span><br /><span style="font-family: arial;"> Adres: Çaybaşı Mah. Burhanettin Onat Caddesi 1352 Sokak No:12 Kat:7, Antalya </span><br /><span style="font-family: arial;"> Web sitesi : akdeniztupbebek.com </span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-46946300188398469872008-12-28T03:36:00.001-08:002008-12-28T03:36:31.418-08:00Kolundan Penis Yapıldı Erkek Oldu<div style="text-align: center; font-family: arial;"> <img src="http://www.saglikmerkez.com/resimler/ergenlik-1.jpg" alt="Sağlık" title="Sağlık" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px; width: 290px; height: 140px;" height="140" width="290" /> </div> <br /> <p style="font-family: arial;"> </p> <p style="font-family: arial;"> Ergenlikten bu yana erkek duyguları hissettiği için Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde 10 saat süren ameliyatın ardından kolundan alınan parçayla erkek cinsel organı yapılan 24 yaşındaki A.Ö, 20 günlük tedavinin ardından taburcu edildi. </p><span style="font-family: arial;">KOÜ Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melih Çulha, A.Ö'nün 2006 yılında tedavi amacıyla üroloji polikliniğine başvurarak, ergenlik döneminden sonra kendinde erkek duyguları hissettiğini, ameliyatla erkek olmayı istediğini söylediğini belirtti.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Tetkikler ve muayene sonucunda A.Ö'de fiziksel bozukluğa rastlamadıklarını ancak Psikiyatri Ana Bilim Dalı'nca yapılan tetkiklerde kendisine, karşı cinsin duygularını hissetmesi anlamına gelen “cinsel kimlik bozukluğu” tanısı konulduğunu ifade eden Çulha, “Psikiyatri Ana Bilim Dalı'nın, bu bozukluğunun psikiyatrik olarak tedavi edilemeyeceği, erkek kimliğine dönüşmesi için cerrahi müdahale gerektiği konusunda rapor düzenlemesinin ardından A.Ö, geçen yıl kimliğini değiştirmek için mahkemeye başvurdu. Ardından A.Ö'ye erkeklik hormonu tedavisine başladık” dedi.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> 10 SAAT SÜREN AMELİYATLA ERKEK CİNSEL ORGANI YAPILDI</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Plastik Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cenk Şen'in cerrahi müdahaleyle A.Ö'nün göğüslerini erkek göğüs tipine dönüştürdüğünü, daha sonra A.Ö'nün talebi doğrultusunda erkek cinsel organı için hazırlık yaptıklarını belirten Çulha, Doç. Dr. Şen ve ekibinin de katıldığı 10 saat süren ameliyatla A.Ö'nün kadın cinsel organını kapattıklarını, sol kolundan aldıkları parçayı sıkılaştırıp damarlar ve sinirlerle birleştirilerek erkek cinsel organı ve erkek tipi idrar yolu yaptıklarını ifade etti.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> “KOMPLİKASYON YOK”</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Ameliyatın başarılı geçtiğini, A.Ö'nün tedavisinin ameliyatın ardından 20 gün boyunca hastanede sürdürüldüğünü bildiren Prof. Dr. Çulha, “Ameliyatla ilgili herhangi bir komplikasyon yok. A.Ö'nün psikolojisi her geçen gün daha iyiye gitti, kendini eskisinden çok daha iyi hissettiğini söyledi. Biz de hem kendisinin hem de kız arkadaşının gayet mutlu olduğunu gözlemledik. Tedavisi şu an için tamamlandı ve kendisini taburcu ettik” dedi.</span><br /> <br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Prof. Dr. Çulha, erkeklik organının fonksiyon görmesi ve yumurtalıkların yapılması amacıyla A.Ö'ye iki cerrahi operasyon daha uygulayacaklarını, bunun için yasa gereği A.Ö'nün pembe kimliğini ve adını değiştirmek amacıyla Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesine yaptığı başvurunun sonuçlanmasını beklediklerini bildirdi.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Mahkemenin başvuruyu kısa sürede karara bağlayacağını tahmin ettiklerini belirten Çulha, “Kararın ardından biz de söz konusu iki ameliyatı 6 ay ile 1 yıl içinde yapacağız. Erkeklik organının fonksiyon görmesi ve yumurtalıklar için protez kullanacağız” diye konuştu.</span><br /> <br /><span style="font-family: arial;"> Çulha, her iki ameliyat için toplam 4 bin avro tutarında cerrahi malzemeye ihtiyaç duyulduğunu, A.Ö'nün parayı karşılayacak maddi güce sahip olmadığını sözlerine ekledi.</span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-15928654051831316782008-12-28T03:35:00.001-08:002008-12-28T03:35:47.062-08:00Saç Ekimi Nedir<p style="font-family: arial;" align="center"> <img src="http://www.saglikmerkez.com/resimler/sac-4.jpg" alt="sac-4.jpg" title="sac-4.jpg" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px; width: 290px; height: 140px;" align="middle" height="140" width="290" /> </p> <p style="font-family: arial;"> Saç ekimi, saçların yoğun olduğu bölgeden alınarak, saçların seyrekleştiği ve döküldüğü bölgeye ekilmesi işlemidir. Saç ekimi işleminde saç kökleri genellikle başın yan kısımlarından ve ense bölgesinden alınır. </p> <p style="font-family: arial;"> Teknoloji ile birlikte <a href="http://www.sacekiminedir.com/sac-ekimi/sac-ekimi-nedir.html" target="_blank" title="saç ekimi">saç ekimi</a> işlemi ile doğal görünümler elde edilmektedir. </p> <p style="font-family: arial;"> <a href="http://www.sacekiminedir.com/" target="_self" title="saç ekimi">Saç ekimi</a>nde 2 çeşit teknik uygulanmaktadır. Bunlar; </p> <ul style="font-family: arial;"><li>Foliküler Ünite Transplantasyonu (FUT) </li><li>Foliküler Ünite Ekstraksiyonu (FUE) </li></ul> <p style="font-family: arial;"> Saç dökülmesi tıp dilinde alopesi olarak adlandırılır. Her insanda her gün ortalama 50-100 saç dökülmesi meydana gelmektedir. <a href="http://www.sacekiminedir.com/sac-dokulmesi/sac-dokulmesi.html" target="_blank" title="saç dökülmesi">Saç dökülmesi</a> nin stres, deriden kaynaklanan hastalıklar, bir takım ilaçların yan etkileri, uygun olmayan saç bakımı gibi bir çok sebebi bulunmaktadır. </p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-267199522962640692008-12-28T03:32:00.000-08:002008-12-28T03:34:51.681-08:00Burun Ameliyatları Hakkında Merak Edilenler<div style="text-align: center;"> <img src="http://www.saglikmerkez.com/resimler/bunama.jpg" alt="bunama.jpg" title="bunama.jpg" style="border: 0px solid rgb(0, 0, 0); margin: 5px; width: 290px; height: 143px;" height="143" width="290" /> </div> <p> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">Estetik burun küçük burunmudur?<o:p></o:p></span></b> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">Hayır. <a href="http://www.estetikhaber.com/" target="_blank" title="Estetik">estetik</a> burun kişinin yüzüne en çok yakışandır.Bu nedenle bazı burun ameliyatlarında burunu küçültürken,bazı ameliyatlarda büyütebiliyoruz.</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"><o:p></o:p></span> </p> <!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Table Normal"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman";} </style> <![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <o:shapedefaults ext="edit" spidmax="1026"> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <o:shapelayout ext="edit"> <o:idmap ext="edit" data="1"> </o:shapelayout></xml><![endif]--> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <span lang="EN-US"><span style="font-size: 10pt; font-family: verdana,geneva;"></span><o:p></o:p></span> </p> <o:smarttagtype namespaceuri="urn:schemas-microsoft-com:office:smarttags" name="City"></o:smarttagtype><o:smarttagtype namespaceuri="urn:schemas-microsoft-com:office:smarttags" name="place"></o:smarttagtype><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if !mso]> <object classid="clsid:38481807-CA0E-42D2-BF39-B33AF135CC4D" id="ieooui"> </object> <style> st1\:*{behavior:url(#ieooui) } </style> <![endif]--><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Table Normal"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman";} </style> <![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <o:shapedefaults ext="edit" spidmax="1026"> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <o:shapelayout ext="edit"> <o:idmap ext="edit" data="1"> </o:shapelayout></xml><![endif]--> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">Burun estetiği ve nefes darlığı söz konusu ise hangisi önce yapılmalıdır? </span></b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"><br />Burunda yapılacak işlemlerin tek seansta<span> </span>bit</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">irilmesi her zaman idealdir. Burunda nefes problemi çoğu kez,burun orta bölmesi olan septum eğriliklerinden meydana gelir.Septum eğriliğinin düzeltilmesi hem burun şekli hem de nefes probleminin giderilmesi için uygun olacaktır.<o:p></o:p></span> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">Birinci seansta nefes darlığı yapılıp sonraki bir seansta estetik yapılması estetik ameliyatının başarısını azaltabilir</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">.Ç</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">ünkü</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">, </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">birinci ameliyattan dolayı hem malzeme eksikliği hem de dokulara rahat ulaşım zorluğu oluşur</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">.Ayrıca, </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">kişi</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">ninde<span> </span>ikinci kez ameliyat olması gerekir.</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"> <o:p></o:p></span> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"><o:p> </o:p></span></b> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">Deviyasyon ameliyatını (orta duvar eğriliği) estetik cerrah yapabilir mi?</span></b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"><br />Estetik cerrahlar esasında</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">; </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">plastik</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">, </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">rekonstrüktif </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">ve estetik </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">cerrahtır. Estetik tarafında yaptıkları cerrahiye sanat katarlar, plastik tarafında dokuları çok iyi şekillendirirler ve rekonstrüktif açıdan </span><st1:city><st1:place><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">eğer</span></st1:place></st1:city><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"> doku eksikliği söz konusu ise onarımını gerçekleştirirler. Bu durumda estetik cerrah buruna hem dış görünüm kazandırır, hemde orta duvar rekonstrüksiyonunu iyi şekilde yapar. Deviyasyonların düzeltilmesi ve hatta orta duvarın tekrardan oluşturulması estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrihinin sağladığı teknik zenginliği ve teknolojisi sayesinde gerçekleşmektedir.<o:p></o:p></span> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">Burun estetiğinde k</span></b><b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">emikleri keserek ve törpülüyerek işlem yapmak ne sağlar?</span></b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"><br /></span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR"><span> </span>Bu teknikle ameliyat sonraki zamanlarda;burunda çökme,sarkma,kayma gibi olumsuzlukları en aza indirmiş olur. Kemik dokularında daha kontrollü çıkarılması sağlanır. </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"><o:p></o:p></span> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">Burun estetiğinde neden </span></b><b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">kapalı yöntem tercih edilir?</span></b><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"><br />Estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrahi eğitiminde şu vardır, görünümde mecbur kalmadan iz bırakmamak ve mümkün olduğunca cilt bütünlüğünü korumak.Burun estetiğinde ve yanında nefes problemi varsa </span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">dahi</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"> profesyonel kapalı yöntemlerle herşey yapılabilir, burun ucu düzeltilir, burun kemeri şekillendirilir, deviyasyonların onarım</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR">ı</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"> yapılabilir. <o:p></o:p></span> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> <span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US">Bu yöntemde cilt bütünlüğü bozulmadığı için ameliyat sırasında sonuç değerlendirilmesi kolaylaşır ve columellar bölgeden</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="TR"> (burun ucu)</span><span style="font-size: 9pt; font-family: Verdana;" lang="EN-US"> geçen damar ve sinir dalları kesilmediği için burun ucu dolaşımı ve duyusu hızlı bir şekilde toparlar. </span> </p> <p class="MsoNormal" style="margin: 5pt 0cm;"> Op. Dr. Yakup Avşar </p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-27916941888260116492008-12-28T03:31:00.001-08:002008-12-28T03:31:52.968-08:00Kulaklar Neden Çınlar<p style="font-family: arial;">Her zaman “Bizi biri anıyor” deriz ama…</p> <p style="font-family: arial;">Endüstriyel gürültü, yangın alarmları, trafik gürültüsü ve yüksek sesle müzik dinleme gibi çevresel etkenlerin kulak çınlaması rahatsızlığının en sık rastlanan nedenleri arasında yer aldığı bildirildi.</p> <p style="font-family: arial;">Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oğuz Güçlü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kulak çınlamasının çoğu zaman kişilerin normal hayatlarını etkileyecek boyutlara ulaşabildiğini söyledi.</p> <p style="font-family: arial;">Kulak çınlamasının birçok olası nedeni bulunduğunu, küçük bir kulak kirinin dahi geçici bir süre çınlama yapabileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Güçlü, bunun yanında enfeksiyon, kulak zarında delinme, orta kulakta sıvı birikmesi, orta kulaktaki kemiklerin eklem yerlerinin sertleşmesi, baş, boyun bölgesindeki damar genişlemeleri, denge ve işitmeyi sağlayan sinirde kaynaklanan bir tümörün bu rahatsızlığa yol açabileceğini vurguladı.</p> <p style="font-family: arial;">Yrd. Doç. Dr. Güçlü, her durum için tedavinin çok farklı olduğunu, yüksek ya da düşük tansiyon, şeker hastalığı, tiroid problemleri, baş ve boyun bölgesine gelen darbeler, bazı romatizma ilaçları ile antibiyotikler, sakinleştirici ilaçlar ve aspirinin de kulak çınlamasını ortaya çıkarabildiğini söyledi.</p> <p style="font-family: arial;">Bu tip rahatsızlıkların teşhis ve tedavisinde uzmanlaşmış bir doktora kontrol olmak ve kulak çınlamasının gerçek nedenini bulmanın önemli olduğuna işaret eden Yrd. Doç. Dr. Güçlü, şöyle konuştu:</p> <p style="font-family: arial;">”Kulak çınlaması, çoğunlukla işitme sinirlerinin uçlarında meydana gelen hasarlardan dolayı gelişir. Bu sinir uçlarında meydana gelecek bir hasar, işitme kaybı ve çınlamaya yol açar. Yüksek ses kulak çınlamasının en sık rastlanan nedenidir. Birçok insan endüstriyel gürültünün, yangın alarmlarının, yüksek sesle müzik dinlemenin ne kadar zararlı olduğundan ya habersiz ya da bunları umursamıyor. Stereo kulaklıklarla yüksek sesle müzik dinlemek riski daha da fazlalaştırıyor.”</p> <p style="font-family: arial;">Yrd. Doç. Dr. Güçlü, her şeyden önce işitme sisteminin vücudun en hassas ve kırılgan sistemi olduğunu belirterek, kulak çınlamasından korunmanın yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi:</p> <p style="font-family: arial;">”Kan basıncı sürekli kontrol ettirilmelidir. Tuz alımı kısıtlanmalıdır. Sinir sistemine uyarıcı etkisi olan kahve, kola ve sigara tüketimi azaltılmalıdır. Günlük egzersizler yapılmalıdır. Çok yorulmaktan kaçınılmalıdır. Sesten endişelenilmemelidir, kulak çınlaması insanların sağır olmasına ya da aklını kaybetmesine neden olmaz. Bu nedenle, sesler rahatsız edici, ama önemsiz bir gerçek olarak kabul edilmeli, olabildiğince yok sayılmasının öğrenilmesi gerekir. Sinirlilik ve gerginlik en aza indirilmeli, stresi kontrol altına alınmalıdır.”</p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-49177898323464346432008-12-28T03:29:00.000-08:002008-12-28T03:30:38.068-08:00Yenidoğan Bebek<!-- content begin --> <p align="right"><b><span id="pendule"></span></b></p> <!--banner--><!-- <div align="center"> <object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,29,0" width="550" height="60"> <param name="movie" value="/sc01/grnmlr/g5/7lchbanner468_60.swf"> <param name="quality" value="high"> embed src="/sc01/grnmlr/g5/7lchbanner468_60.swf" quality="high" pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" type="application/x-shockwave-flash" width="550" height="60"> </object> </div> <br /> --> <!--banner--><p> <img alt="" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bvg/yd01.jpg" align="left" /> Yenidoğan bebeğiniz, dış dünyaya uyum sağlamak için birkaç haftalık bir süreye ihtiyaç duymaktadır .İlk haftarda, ne zaman ne yapacağını önceden kestiremezsiniz. Bazı günler daha aktif, bazen sessiz olacaktır. </p> <h2> Yenidoğan bebek neler yapabilir? </h2> <p> Yenidoğan bebek çok ağlayabilir, huzursuzluk gösterebilir </p> <p> Solunumu düzensiz olabilir </p> <p> Aksırabilir, kusabilir </p> <p> Sık sık irkilebilir </p> <p> Bebekler birbirine benzemez, her bebeğin farklı karakter özellikleri vardır. Örneğin, bazı bebekler daha sakin, uyumlu olur, gereksinimlerini kolayca tahmin edebilirsiniz. Bazı bebekler ise zordur, beslenme ve uyku saatleri düzensizdir, sakinleştirilmeleri daha zordur. </p> <h2> Emzirme</h2> <p> Kendiniz ve bebeğiniz için sakin, rahat bir yer bulun. </p> <p> Bebeği, kucağınızda yüzü size dönük olacak şekilde tutun </p> <p> Meme ucunu bebeğin yanak veya alt dudağına değdirip ağzını açmasını sağlayın ve memeye tutturun </p> <p> Emerken , sadece meme ucu değil, çevresindeki koyu renkli bölüm de bebeğin ağzı içinde olmalıdır. Aksi halde, emme meme başında çatlaklara yol açar ve canınız yanar. </p> <p> Emzirme bittiğinde, bebek memeden ayrılmıyorsa, ağzına küçük parmağınızı vererek meme başını bebeğin ağzından çıkarın, böyle yapmazsanız canınız yanabilir. </p> <p> Her emzirmede, bebeğin önce bir taraftaki sütü bitirmesini sağlayın, daha emmek istiyorsa öteki memeden verin. </p> <p> Yenidoğan bebek, 24 saatte 8-12 defa, yani 2-3 saatte bir , emmek isteyebilir Ama, korkmayın, bu sıklık giderek azalacaktır! </p> <p> Emziren annenin meme başlarının temizliği için su kullanması yeterli olacaktır. </p> <p> Emzirmeler arasında, göğüslerden süt akabilir, meme başlarını kuru tutmak için ped kullanmak gerekecektir </p> <p> Göğüsler şiş ve ağrılıysa ne yapmak gerekir? </p> <div id="cntrarea"><li> <p> Bebeği daha sık emzirin </p></li> <li> <p> Ilık bir duş alın veya göğse ılık havlu uygulayın </p></li> <li> <p> Göğüste hasasiyet, kızarıklık varsa, grip olmuş gibi hisediyorsanız, doktorunuzu arayın </p></li> <h2> Gaz Çıkarma</h2> <p> Bebeğin emerken yuttuğu havayı çıkarması, onu rahatlatacaktır. Emzirmenin ortasında ve sonunda gazını çıkarmak uygun olur, çünkü yuttuğu hava bebeği rahatsız ederek daha fazla emmesine engel olabilir. </p> <p> Gazını çıkarmak için, bebeği omzunuzun üstüne veya kucağınıza yatırın veya kucağınızda oturtun, usulca sırtına vurun veya sırtını sıvazlayın. </p> <p> Çoğu bebek, gaz çıkarırken emdiğinin bir kısmını da çıkarabilir. Bu gerçek bir kusma değildir, endişe etmeye gerek yoktur. Sadece kendi giysinizi bir mendille korumanız yeterli olacaktır. </p> <h2> Göbeğin Bakımı</h2> <p> Enfeksiyon gelişimini önlemek için göbek kordonunu temiz tutmak gereklidir. Bunun için; her bez değişiminde, alkol veya doktorunuzun önerdiği başka bir antiseptik solüyona batırılmış bir kulak temizleme çubuğuyla kordonun özellikle tabanını silmelisiniz. Bu işlem, bebeğin canını yakmaz . </p> <p> Göbek düşene kadar, bebeğin bezini göbek kordonu dışarda kalacak şekilde aşağıdan bağlayın. Bebeği suya sokarak banyo yaptırmayın, sadece silin. </p> <h2> Alt Bakımı</h2> <p> Yenidoğan bebeğiniz, günde 6-8 bez ıslatabilir ( Neyse ki bu sıklık sonradan azalacaktır ). </p> <p> Bazı bebekler günde bir kaka yaparken, bazıları her emme sonrası yapacaktır, her ikisi de normaldir. </p> <p> <img alt="" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bvg/ydab01.jpg" align="right" /> İlk günlerde koyu yeşil, siyah renkli olan gaita, sonraki günlerde sarı- yeşil, yumuşak kıvamlı bir şekle dönecektir ( Bebeğin yumuşak ve sulu gaita yapması normaldir, ishal anlamına gelmez ) Mama ile beslenen bebekler daha kıvamlı gaita yaparlar. </p> <p> Bez kirlenince hemen değiştirerek, bebeğinizin altını iyice temizleyerek pişikleri önlemiş olursunuz. </p> <p> Altında kızarıklık olursa,temizleyerek havada kurutmaya bırakınız. Doktorunuzun önerdiği çinko oksit içeren kremlerden kullanabilirsiniz. </p> <p> Kız bebeklerde alt temizliğini mutlaka önen arkaya doğru yapın. İlk birkaç hafta beyaz bir akıntı olabilir, bu normaldir. </p> <p> Erkek bebeklerde, sünnet derisini geriye çekip temizlemeye çalışmayın. </p> <h2> Giyim</h2> <img alt="" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bvg/ydg01.jpg" align="left" /> <p> Bebeği mevsim koşullarına göre, kendinizin nasıl bir giysiyle rahat edeceğini düşünerek giydirin. </p> <p> İnce bir tişörtle gezerken,bebeği kışlık battaniyelere sarmayın! Aşırı giydirme ve sarma bebeği huzursuz eder. </p> <p> Elleri ve aykakları genellikle soğuk olacağından, bebeğin üşüyüp üşümediğini göğüs veya sırtından kontrol edin. </p> <h2> Güvenlik </h2> <p> Yenidoğan bebek bile hareket eder, asla kanape, alt değiştirme masası gibi bir yerde yalnız bırakmayın. Yanından ayrılacaksanız, ya yatağına koyun ya da bebeği de götürün. </p> <p> Geniş kenarlı bir şapkayla bebeği güneşten koruyun. </p> <p> Bebeğin yannda sigara içmeyin, içilmesine izin vermeyin . Sigara içimine maruz kalan bebeklerde, solunum yolu ve kulak enfeksiyonları sıklığı artmaktadır. </p> <p> Bebek kucağınızdayken veya emzirirken asla sıcak içecekler içmeyin. </p> <p> Yatırırken yüzüstü yatırmayın. </p> <p> Başka bir küçük çocukla bebeği yalnız bırakmayın. </p> <p> Boğulmanın önüne geçmek için bebek yatağında yastık, büyük oyuncak, plastik poşet türü şeyler bulundurmayın. </p> <p> Araba yolculuklarında bebeğin yaş ve kilosuna uygun araba koltuğu kullanın. Yenidoğan bebeğin rahat etmesi için, kenarlardan rulo yapılmış havlularla destekleyebilirsiniz.Araba hareket halindeyken, ağlayan bebeği sakinleştirmek veya emzirmek için koltuğundan almayın, gerekirse aracı durdurun. Asla bebeği tek başına arabada bırakmayın. </p> <h2> Gelişim</h2> <p> Yenidoğanın beş duyusu günden güne gelişmektedir. Başı büyük ve ağırdır, boyun kasları güçsüzdür, desteklenmesi gerekir. </p><p> Yenidoğan Bebeğiniz Neler Yapabilir? </p> <p> Karın üstü yatarken başını kısa süre kaldırabilir. </p> <p> Oturtulursa başı düşer. </p> <p> Yaklaşık 20 cm’ lik bir mesafeyi görebilir. </p> <p> En çok yüzlere ve parlak, kontrast renklere bakmayı sever. </p> <p> Şiddetli sesleri duyar ve irkilir. </p> <p> Sesinizi duymaktan hoşlanır, konuşarak onu sakinleştirebilirsiniz. </p> <p> Tat ve koku alır, hisseder. </p> <p> Annesinin kokusunu tanır. </p> <p> Bebeğe Destek Olmak İçin Siz Neler Yapabilirsiniz? </p> <p> Bütün bebekler sevgi ve sıcaklığa gereksinim duyar. Onu kucaklayarak şımarttığınızı düşünmeyin! Sık sık kucaklayın, sarın, sevginizi gösterin.Gereksinimlerini zamanında karşılayarak temel güven duygusunu geliştirin. Ağlayınca karşılık gören, sıkıntısı giderilen bebek hayata güvenli bir başlangıç yapacak, özgüven geliştirecektir. </p> <p> Tutarken elinizle başını destekleyin. </p> <p> Yüzünüzü görebilmesi için bebeği yakın tutun. </p> <p> Ona parlak, kontrast renkli cisimler gösterin. </p> <p> Onunla konuşun, ninniler, şarkılar söyleyin. </p> <h2> Uyku</h2> <p> Bebeklerin uyku düzenleri farklılık gösterir. İlk aylarda genellikle günde 15-18 saati uykuda geçirecektir. </p> <p> 4 saatte 30 dakika kadar uyanık olabilir. </p> <p> Gece ve gündüz farkını bilmez ( Anne ve babalar için en kötü haber ! ) </p> <p> Zamanla belli bir <a href="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/File/gncl/uyku.asp">uyuma ve uyanma düzeni</a> oluşacak, gündüzleri 1-3 saat kadar, geceleri 3-6 saat kadar uyumaya başlayacaktır. </p> <p><img alt="" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bvg/sirtustu.jpg" align="left" /> Bebek uyurken yan veya sırtüstü yatırılmalıdır. </p> <p> Bebek gece sık uyanacağından, annenin de gece gündüz demeden, bebek uyurken, en azından dinlenmeye çalışması iyi olur. Bebeğin uykusu sırasında ev işlerini halletmeye çalışan anne, gece de uykusuz kalırsa bu tempoya dayanması güç olacaktır. </p> <p> Gece ve gündüzün farkını anlaması için bebeğe destek olun. Gündüz uyanık olduğunda onunla oynayın, konuşun, uyarı vermeye çalışın.Gece ise mümkün olduğunca sessiz, sakin olun, bebeği fazla uyarmayın, onunla oynamayın. </p> <br /> <h2> Ağlama</h2> <p> Ağlama bebeğin sizinle iletişim kurma yoludur, buna üzülmeyin, bebekler ağlar çünkü henüz konuşamazlar! </p> <p> İlk haftalarda bebekler günde 2-3 saat ağlayabilirler. </p><p> Hatta, ilk 6-8 hafta boyunca ağlama giderek artar. </p> <p> Bazı bebekler uykuya dalmadan önce 10-15 dakika ağlarlar. </p> <p> <img alt="" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bvg/yda02.jpg" align="right" /> Farklı nedenlerle farklı ağlamalar olabilir.Zamanla, bunu ayırt etmeye başlayacaksınız. Ancak her ağlamanın da belli bir nedeni olmayabilir, bazen bebek nedensiz de ağlayabilir. </p> <p> Bebeğin ağlamasına hemen yanıt verirseniz, sizin yanında olduğunuzu bilecektir.Böyle davranarak bebeği şımartmış olmazsınız. </p> <p> <img alt="" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bvg/yda.jpg" align="left" /> Yenidoğan bebeğiniz ağlayınca; karnını doyurma, altını değiştirme, kucaklayıp sakinleştirme seçeneklerinin hepsini denediyseniz ve halen ağlıyorsa , bir süre yatağına koyup sakinleşmesini bekleyebilirsiniz. Sakinleşene kadar gözlem altında tutmayı unutmayın. Zamanla hangi ağlamada ne yapmak gerektiği konusunda deneyim kazanıp sizden sonra anne- baba olanlara öğüt vermeye bile başlayacaksınız! </p></div>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-11821356411726039002008-12-28T03:27:00.000-08:002008-12-28T03:29:20.586-08:00Anne Sütü Denen Mucize<p style="font-family: arial;"> Annenin <a href="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bvg/yenidogan.asp">yenidoğan</a> bebeği için yapabileceği en önemli şey, onu emzirmektir. Anne sütü, bebeğin hem besini, hem de ilk aşısıdır, annesiyle arasında kurulan ilk köprüdür. </p> <h2 style="font-family: arial;"> Yenidoğan Bebek Ne Zaman Emzirilmelidir? </h2> <img style="font-family: arial;" alt="anne sütü" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/image/01/annesutu01.jpg" align="right" /> <p style="font-family: arial;"> Her bebek doğar doğmaz mümkün olan en kısa zamanda, tercihen ilk yarım saat içinde, annenin memesine verilmelidir. Doğum sonrası beklemeye gerek yoktur. Anne bebek arasında emzirme ne kadar erken başlarsa, o kadar kolay sürecektir. Gelen ilk süt ( kolostrum) bebeği enfeksiyonlardan koruyacak, bağışıklık sistemine destek olacak çok değerli maddeler içermektedir. Bazen yanlış uygulamalarla, kolostrum bebeğe verilmemekte, süt gelmesi beklenirken bebeğe şekerli su veya mama verilmekte, karnı doyan bebek meme emmeye ilgi göstermemektedir. </p> <h2 style="font-family: arial;"> Anne Sütü Gelmezse Ne Yapılır? </h2> <p style="font-family: arial;"> Özellikle sezaryen ile doğum yapan annelerde, süt hemen gelmeyebilir. Ancak eğer bebek çok düşük kilolu, erken doğan bir bebek değilse vücudundaki enerji depoları, ona <a href="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/bslnm/annesutu0.asp">anne sütü</a> gelene kadar (birkaç gün) yetecektir. Bu sırada kolostrumu alması hem bağışıklık sistemini destekleyecek, hem de bebeğin emme uyarısıyla sütün gelişi kolaylaşacaktır. </p> <h2 style="font-family: arial;"> Anne Sütünün Bebeğe Yeterli Olduğu Nasıl Anlaşılır? </h2> <p style="font-family: arial;"> Anne sütü gelip te emzirme başladıktan sonra, anne bebek için yeterli olup olmadığından endişe edebilir. Bebeğin ağlaması, çevrenin yanlış yönlendirmesi zaten doğum sonrası hassas bir dönemde olan anneyi şüpheye düşürebilir. Oysa ki, hiçbir anne yoktur ki, sütü bebeğine yetmesin! Her anne, bebeği için yeterli süt üretebilir, yeter ki, doğru bilgiyle yola çıksın ve çevresinden de destek görsün. Anne sütünün yetmesi için en önemli koşul, bebeğin ilk 6 ay su dahil ek hiçbir şey verilmeden ve istediği sıklıkta emzirilmesidir. Bebek istediği sıklıkta emzirilir ve anne endişeden, stresten uzak kalırsa günden güne sütün artacağı görülecektir. Aylık kontrollerde, çocuk doktoru da bebeğin yeterli kilo aldığını onaylıyorsa, herşey yolunda demektir. Bu arada, ilk 2 haftalık dönemde bebeğin ağırlık kaybının tamamen normal olduğu, anne sütünün yetersizliğini göstermediği de bilinmeli, ölçümlerde 15 günden sonrası dikkate alınmalıdır. </p><h2 style="font-family: arial;"> Anne Sütü Ne Zamana Kadar Verilmelidir? </h2> <span style="font-family: arial;"> Anne sütü, ilk 6 ay tek başına bebek beslenmesi, büyümesi için yeterlidir. 6 ayda uygun ek gıdalara başlanarak 2 yaşa kadar sürdürülmesi önerilir. Anne sütünün besleyici ve koruyucu özellikleri 1 yaştan sonra da devam etmektedir. </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.who.int/" onclick="followLink(this); return false"><b>Dünya Sağlık Örgütü</b></a><span style="font-family: arial;"> ve </span><a style="font-family: arial;" href="http://www.unicef.org/turkey/" onclick="followLink(this); return false"><b>Unicef</b></a><span style="font-family: arial;">, 2 yaşa kadar emzirmenin sürmesini önermektedirler. Bu şekilde, bebek yaşama sağlıklı bir başlangıç yapacak</span>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-17580965303229656992008-12-28T03:26:00.000-08:002008-12-28T03:27:33.697-08:00Bebeklerde Reflü<p> <img src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/image/05/bebek09.jpg" align="left" /> Mide içeriğinin sindirim borusuna geri kaçması olarak tanımlanan REFLÜ her yaşta çocuk ve erişkinde görülse de, en sık olarak görüldüğü dönem bebeklik dönemidir. </p> <h2>Bebeklerde Reflü Neden Sık Görülür?</h2> <p> Normalde sindirim borusunun alt ucundaki kaslar gevşeyerek gıdaların mideye geçişine izin verir, ardından kasılarak geri kaçışa engel olur. Bebeklerde, bu kapakçık mekanizması henüz yeterince çalışmamaktadır. Bebeklerin sıvı gıdayla beslenmeleri, çoğunlukla yatar pozisyonda olmaları da reflüyü kolaylaştırmaktadır. </p> <h2>Fizyolojik Reflü Nedir?</h2> <p> Bebekte, sık görülen reflü çoğunlukla fizyolojiktir, yani hastalık olarak kabul edilmez. Bu bebekler iyi beslenip kilo alırlar, keyifleri yerindedir. Sadece aile çok kustuğundan şikayetçidir. Bebek büyüdükçe, katı gıdalara geçtikçe, mide girişindeki kapakçık daha iyi çalıştıkça kusma giderek azalacaktır. Böyle bebeklere, tedavi vermek gerekmeyecektir. </p> <h2>Reflü Ne Zaman Hastalık Olarak Kabul Edilir?</h2> <p> Eğer çok kusan bebek, iyi kilo alamıyorsa veya asitli mide içeriğinin sindirim borusunu, akciğerleri tahriş etmesi nedeniyle aşağıdaki belirtilerin bazılarını gösteriyorsa, reflü hastalığından söz edilebilir. </p><div id="cntrarea"><li>Beslenme sonrası veya yatarken aşırı huzursuzluk</li> <li>Aç olmasına rağmen az miktar emip bırakma</li> <li>Ağızdan aşırı miktarda salya akıtma</li> <li>Aşırı ağlamalar ( bazen gaz sancısı ile karışabilir )</li> <li>Hırıltı, geçmeyen öksürük, tekrarlayan zatürreler</li> <li>Kronik ses kısıklığı</li> <h2>Reflü Ne Zamana Kadar Sürer?</h2> <p>Bebek büyüdükçe, büyük olasılıkla, reflü azalıp kaybolacaktır. İlk 6 ayda düzeldiği gibi 18-24 aya kadar süren reflüler de görülmektedir. Tüm vakaların % 80�i, 2 yaşa kadar kendiliğinden geçmektedir.</p> <h2>Reflü Nasıl Tedavi Edilir?</h2> <p>Çoğu bebekte ilaca gerek kalmadan, aşağıdaki basit önlemlerle rahatlama sağlanabilir.</p> <p> </p><li>Sık sık, az az besleme</li> <li>Beslenme sırasında sık sık gaz çıkarma</li> <li>Mümkün olduğunca anne sütüyle besleme ( mamaların içerdiği inek sütü proteinine karşı alerji de, reflüye yol açar)</li> <li>Yatarken başın biraz yüksekte olması reflüyü azaltacaktır.</li> <li>Mama ile beslenen bebeklerde daha koyu kıvamlı özel mamalar denenebilir.</li> <p>Bu önlemlerle yanıt alınamazsa, önce ilaç tedavisi, çok nadiren de cerrahi tedavi gerekli olabilir.</p></div>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6436872987715213823.post-67529345602937298082008-12-28T03:25:00.000-08:002008-12-28T03:26:22.296-08:00ÇOCUKLARDA ATEŞ ve ATEŞLİ HAVALE<!-- content begin --> <p style="font-family: arial;" align="right"><b><span id="pendule"></span></b></p> <!--banner--><!-- <div align="center"> <object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,29,0" width="550" height="60"> <param name="movie" value="/sc01/grnmlr/g5/7lchbanner468_60.swf"> <param name="quality" value="high"> embed src="/sc01/grnmlr/g5/7lchbanner468_60.swf" quality="high" pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" type="application/x-shockwave-flash" width="550" height="60"> </object> </div> <br /> --> <!--banner--> <div style="font-family: arial;" align="right"><span style="font-size: 7pt;"></span></div><p style="font-family: arial;"><img alt="Ateş nedir?" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/image/05/steteskop.jpg" align="left" /> Normalin üstündeki vücut ısısı olarak tanımlayabileceğimiz ateş, anne babaları korkutsa da aslında çocuk için zararlı değil hatta yararlıdır. Çocuk hastalıklarında, özellikle enfeksiyonlarda görülen bir bulgudur, kendi başına bir hastalık değildir. Ateş, vücudun enfeksiyon etkeniyle savaşmasını, bağışıklık sisteminin daha iyi çalışmasını sağlar. </p> <h2 style="font-family: arial;">Kaç Dereceye Ateş Demeliyiz? </h2> <p style="font-family: arial;"> Bu, ateşin ölçüldüğü yere göre değişir. Makattan yapılan ölçümlerde 38 derece üzeri, ağızdan 37.5 , koltuk altından 37.2, kulaktan 38 derecenin üstündeki değerler ateş olarak kabul edilmelidir. </p> <h2 style="font-family: arial;">Ateş Ne Kadar Yükselirse Tehlikeli Olur? </h2> <p style="font-family: arial;"><img alt="Ateş Ne Kadar Yükselirse Tehlikeli Olur?" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/image/06/thermo1.jpg" align="left" /> Ateşli bir çocuğu değerlendirirken, ateşin yüksekliğinden çok çocuğun genel durumu yol gösterici olmalıdır. Ateşin ne kadar yüksek olduğu, hastalığın ağırlığının bir göstergesi değildir. Çocuklarda ateşin en sık nedeni olan basit viral enfeksiyonlar, 39-40 derece ateşe neden olabilir. Tam tersine, bazı ciddi hastalıklar da çok yüksek ateşe yol açmayabilir. Ancak 0-3 ay arası bebeklerde, normalin üstünde ölçülen bir vücut ısısı- değer kaç olursa olsun- hemen doktora ulaşmayı gerektirir. Daha büyük çocuklarda, çocuğun genel durumuna dikkat etmek gerekir. Eğer çocuk uyanık, aktifse, oynuyorsa, yiyip içebiliyorsa, uykusu iyiyse, solunumu normalse çok korkmaya gerek yoktur. </p> <p style="font-family: arial;"> Ancak eğer; uyku hali, huzursuzluk, solunum zorluğu varsa, yeme içmeyi reddediyorsa, şiddetli başağrısı varsa, ateşi düşse de genel durumu düzelmiyorsa veya ateş 24-48 saatten uzun sürerse yine doktora ulaşmak gerekir. </p> <p style="font-family: arial;"> Çoğu anne babanın ateşle birlikte aklına gelen havale geçirme olasılığı ise, ancak bazı ateşe hassas çocuklarda, ateşin ani yükselmesiyle görülmektedir. ( Buna yazının devamında ayrıca değineceğiz) </p> <h2 style="font-family: arial;">Ateşin Nedenleri Nelerdir? </h2> <p style="font-family: arial;"><img alt="Ateşin Nedenleri Nelerdir?" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/image/06/thermo2.jpg" align="left" /> Virüs veya bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlar: Soğuk algınlığı, grip gibi enfeksiyonlar ateşin sık görülen nedenleridir. Soğuk algınlığında ilk 24 saat tek bulgu ateş olabilir, diğer belirtiler arkadan gelir. Anjin, orta kulak iltihabı, ishal, idrar yolu enfeksiyonu da ateşe yol açar. Nadiren zatürre, menenjit, tüberküloz gibi ciddi enfeksiyonlar da ateşin nedeni olarak saptanabilir. </p> <p style="font-family: arial;"> <b>Aşılar:</b> Bazı aşılardan sonra ateş görülebilir, aşıyı yaparken doktorunuz sizi uyaracaktır. </p> <p style="font-family: arial;"> <b>Fazla kalın giydirme: </b>Küçük bebekler, özellikle yenidoğanlar sıcak ortamlarda fazla giyimli olurlarsa, vücut ısılarını dengeleyemediklerinden ateşleri çıkacaktır. </p> <p style="font-family: arial;"> Romatizmal hastalıklar, bağışıklık sistemi hastalıkları,lösemi, lenfoma gibi hastalıklar ise uzun süren ateşlerde araştırılması gereken nedenlerdir. </p> <h2 style="font-family: arial;">Ateşli Çocuğa Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?</h2> <p style="font-family: arial;"><img alt="Ateşli Çocuğa Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?" src="http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/image/01/enfeksiyon.jpg" align="left" /> Öncelikle, ateşin düşmanımız değil dostumuz olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Ateşin yükselmesiyle, vücut enfeksiyon etkeniyle daha iyi savaşabilmektedir. O halde, ateşli çocukta hemen ateşi düşürmeye çalışmak gereksizdir. Eğer bir enfeksiyon söz konusuysa, ateşi düşürmek enfeksiyonu daha çabuk iyileştirmeyecek, nedeni ortadan kaldırmayacaktır. Ancak çocuk ateşli dönemde kendini kötü hissediyorsa, halsizse ateş düşürücü ilaçların yardımıyla kendini daha iyi hissedecektir. Bu durumda, doktorun önereceği parasetamol veya ibufen grubu ateş düşürücüler kullanılabilir. </p> <p style="font-family: arial;"> Ateşli çocuğun, normalden fazla sıvı almasına, susuz kalmamasına dikkat etmek gerekir. </p> <p style="font-family: arial;"> Eğer ateş çok yüksek değilse ve çocuk kendini kötü hissetmiyorsa, ilaç vermeden önce üzeri soyulup ılık bir duş aldırılabilir. Bulunduğu oda serin tutulmalı, giysileri mümkün olduğunca ince ve pamuklu olmalıdır. </p> <h2 style="font-family: arial;">Ateşli Havale Nedir? </h2> <p style="font-family: arial;"> Ateşli havale, 6 ay- 5 yaş arası ateşe hassas çocuklarda, ateşin ani yükselmesiyle görülen bir havale ( nöbet ) türüdür. Görülme sıklığı yaklaşık yüzde 3 �tür. Ateşli havaleye ailesel bir yatkınlık söz konusudur. Ateşli havale geçiren çocukların anne, baba veya yakınlarında çocuklukta ateşli havale geçirme öyküsü saptanabilir. </p> <h2 style="font-family: arial;">Ateşli Havalede Ne Görülür?</h2> <p style="font-family: arial;"> Çocuk aniden bilincini kaybeder, vücudu, kol ve bacakları kilitlenir. Ardından kasılmalar başlar, gözleri kayabilir.Altını ıslatabilir. Rengi solar. Genelde birkaç saniyeden 1-2 dakikaya dek sürer ve kendiliğinden geçer. Kasılmaların ardından çocuk derin bir uykuya dalmış gibi görünür. </p> <h2 style="font-family: arial;">Ateşli Havale Sırasında Ne Yapmak Gerekir? </h2> <p style="font-family: arial;"> Çocuğunun havale geçirdiğine tanık olmak, anne babalar için korkunç bir deneyimdir. Özellikle ilk defa böyle bir olay yaşanıyorsa, soğukkanlılığını korumak, paniğe kapılmamak pek kolay değildir. Ancak elden geldiğince sakin olmak, çocuğun da yararına olacaktır. Nöbet sırasında boğulma, tıkanmayı önlemek için çocuğun başı yana çevrilir. Ağzını açmaya çalışmak doğru değildir. Üzerinde sıkı giysiler varsa, açılıp gevşetilmesi uygun olur. Nöbet sonrası, ateşi düşürmek için ilaç verilebilir. İlk ateşli havale mutlaka doktor tarafından değerlendirilmeli, ateşe neden olan etken saptanıp buna uygun tedavi başlanmalıdır. Tekrarlayan ateşli havaleler geçiren çocuklarda, aileye nöbet sırasında makattan verilecek, nöbeti durduracak bir ilaç önerilebilir. </p> <h2 style="font-family: arial;">Ateşli Havalenin Tehlikesi Nedir? </h2> <p style="font-family: arial;"> Korkutucu görünümüne rağmen, ateşli havale geçirmek çocuklarda kalıcı bir hasara, nörolojik bir bozukluğa neden olmaz. Bir kez ateşli havale geçiren çocuk, ateşli olduğu dönemlerde tekrar havale geçirebilir. Yaşı büyüdükçe bu risk azalacak, 5-6 yaştan sonra ateşli havale görülmeyecektir. </p>tipmerkezihttp://www.blogger.com/profile/00926762176169318748noreply@blogger.com0